Kentlilik Bilinci
Gürcan Banger
Bugünkü yazımda çok andığımız ama özünü daha az bildiğimizi düşündüğüm bir konudan söz etmek istiyorum: Kentlilik bilinci. Bir sivil toplum sunuşu vesilesiyle değişik kaynaklardan yararlanarak yaptığım araştırmanın konsantre bir özetini vereceğim.
Kent; tarihin farklı dönemlerine ait fiziksel, sosyal ve kültürel katmanların üst üste kurulması sonucu oluşan fiziksel, mekânsal ve sosyal bir ortamdır. Kent, sadece fiziksel mekânlar toplamı değil; fiziksel, sosyal ve ekonomik değerler bütünüdür. Özetle; kent, insan tarihinin farklı bir aşamasına işaret eder. Kentlerin kuruluşu, uygarlık tarihinin önemli dönüm noktalarından birisidir. Kentlerle birlikle yeni yoğunlaşmaların ve mekânların ortaya çıkması yanında yepyeni ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal ilişkiler oluştu. Muhtemelen kentlerin oluşumu ile bu değişim iç içe; bazı durumlarda neden kimi durumlarda ise sonuç ortaya çıktı.
Kent, onu oluşturan fiziksel, sosyal ve ekonomik değerlerin fiziksel mekândaki anlatım aracıdır. Kentlilik; bireylerin (hatta kurum ve kuruluşların) kentte yaşamanın gerektirdiği koşul ve normları anlamış, özümsemiş ve benimsemiş olmalarıdır.
Kentlilik bilinci, kentte yaşayan bireylerin (örgütsel yapıların) kente özgü tutum ve davranışlar sergilemeleri, birer kentli birey / aktör / paydaş olduklarının farkında olmaları ve buna uygun davranmaları anlamına gelir. Kentlilik bilinci oluşumunun başlıca koşulu, bireylerin yaşadıkları kent ile (kentteki diğer bireyler, kurumlar ve kuruluşlar ile) anlamlı, güçlü ve sürdürülebilir bağlar kurabilmeleri ve kendilerini yaşadıkları kentin bir parçası gibi hissetmeleridir.
Sosyal göç veya diğer sosyo-ekonomik değişimler nedeniyle kentlerde farklı sosyal sınıflar arasındaki fiziksel ve sosyal sınırlar belirginleşmektedir. Sonuçta; kolektif kent kültürünün oluşması gerçekleşmemektedir. Kolektif kent kültürünün oluşmaması kentli bireyin ve kentlilik bilincinin oluşmamasına yol açan önemli faktörlerden biridir. Kentte yaşayanların kentlilik bilinci geliştirebilmeleri için, öncelikle kentsel yaşam kültürünün oluşturulmasına, bireylerin sosyal ve kültürel anlamda eğitilmelerine, kent kültürü edinmelerine gerek vardır.
Kentlilik bilincinin oluşumu için üç temel yaklaşım öngörülmektedir: 1- Kentin tarihi ve kültürel değerlerinin farkına varmak, 2- Kentin fiziksel, kültürel ve sosyal (sürdürülebilir) dönüşümünü gerçekleştirmek, 3- Kente aidiyet duygusunu hissederek kenti sahiplenip korumak.
Kentliler arasında kolektif bellek oluşumu, kentlilik bilincinin gelişiminde bir diğer önemli faktördür. Kolektif bellek, beraberinde kentlilerin yaşadıkları yere aidiyet hissi ile bağlanmalarını ve orayı sahiplenmelerini getirecektir. Kolektif bellek oluşumu, kentin tarihsel sürekliliği olan ve içinde yaşayanlar için anlam ifade eden bir yer olmasıyla ilişkilidir. Kentlilerin yaşadıkları fiziksel çevreye ilişkin zihinlerinde biriktirdikleri ortak anılar, paylaştıkları değerler ve inanışlar, kolektif bellek oluşumuna yardımcı olur.
İnsanların ilişki kurabilecekleri, bağlanabilecekleri ve aidiyet hissedebilecekleri, kendileriyle özdeşleştirebilecekleri, hatırlayacakları ve özleyecekleri yerler, kentsel yaşam kalitesine sahip olan mekânlardır. Kentsel yaşam kalitesine sahip mekânlar, aynı zamanda kentteki bireylerde ve bu bireyler arasındaki farklı kuşaklar arasında ortak bilinç ve kolektif bellek oluşumunda etkili olacaktır.
Kentin geçmişine ışık tutan ve kültürel birikimin önemli bir kısmını oluşturan tarihi kent mekânlarının korunması ve geleceğe aktarılması, kolektif bellek ve dolayısıyla kentlilik bilinci oluşumunun ön koşullarından biridir.
Kentlilik bilinci oluşumunda etkili olan bir diğer unsur, kentle ilgili verilecek her türlü karara o kentte yaşayanların katılımının sağlanmasıdır. Kent; kendisini yönetenlerden daha çok, orada yaşayanlarındır. Katılımcı yaklaşım, kentlilerin kentin planlanma, biçimlenme, yönetilme ve denetlenme süreçlerine aktif katılımı sağladığında kentsel yaşam çevresinin daha iyi düzenlenebileceği ilkesine dayanmaktadır. Birey, biçimlenmeye ilişkin kararları etkileyebildiği ve denetleyebildiği bir fiziksel çevrede kendini daha rahat hisseder. Katılım; bireyin içinde yaşadığı çevreyi benimsemesine, kendisini o yere ait hissetmesine, o fiziksel çevreye karşı sorumluluk duymasına neden olur; böylece kentli birey oluşur. Kentteki gelişmelere aktif katılım, güçlü toplumsallık bilinci oluşumunun önemli aşamalarından birisidir.
Kentlilik bilinci yüksek bir toplumun oluşumu için kentteki sosyo-kültürel yaşamın zenginleştirilmesi ve bu aktif kentsel yaşama kentteki tüm kesimlerin katılımın sağlanması gerekir. Böyle bir süreçte önce kent kültürü gelişir; ardından kentlilik bilincinin oluşumunun yolu açılır.
Bir kentte toplum içinde birey olarak davranmayı öğrenmiş ve bir yaşam biçimi olarak benimsemiş, kentte yaşamanın gerektirdiği koşulları özümsemiş kentli bireylerin varlığı, kentlilik bilincinin gelişmişliğinin göstergesidir.
Kentin yönetiminden sorumlu yöneticiler var. Ama unutulmamalı ki; kent yöneticilerini kendilerini temsil etmek üzere vatandaşlar seçiyor. Bir kentin gerçek sahibi o kentte yaşayanlardır. Bu nedenle kent yöneticilerinin öncelikle adına hareket ettikleri insanları dinlemeye, anlamaya ve onlara hesap vermeye duyarlı olmaları gerekir. İşte; halkın katılımı bu nedenle önemli, değerli ve vazgeçilmezdir.
Kaynaklar:
- Yard. Doç. Dr. Gaye Birol; Kentlilik Bilinci ve Balıkesir’den Yarım Asırlık Bir Örnek: Yeni Çarşı Deneyimi
- TC Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kentleşme Şurası 2009
- TC Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kentsel Gelişme Strateji Belgesi ve Eylem Planı Hazırlanması Projesi KENTGES
- Meriç Başoğlu, Kentlilik Bilinci Davranış Listesi
- Gürcan Banger, Dergi ve gazete makaleleri; İnternet site ve blogları.