Tarihi Diziler, Bilgi Çağı ve İletişim
Gürcan Banger
TRT Haber TV kanalında izlediğim bir program, bir araştırmanın ilginç sonuçlarını dile getirdi. Ankete katılanların –şu an hatırlayamadığım– ciddi bir oranı, tarihi dizilerin öğretici yönü olduğundan söz etmişti. Buna karşılık bu dizilerdeki izlediklerinin gerçek tarihle ilgisi olmadığına ya da çok az bir bölümünün gerçeği ifade ettiğine dair görüşlerini belirtenlerin oranı, yine hayli yüksekti. Anketin sonuçlarına bakılırsa; kamuoyu araştırmasına katılanlar, gerçekle ilgisi olmadığını düşündükleri dizilerden öğrenme ihtiyaçlarını gideriyorlar. İlk bakışta garip bir çelişki olarak duruyor.
Bilgide Değişim
Yaşadığımız çağı diğer dönemlerden ayırt eden özelliklerin başında, bilginin miktar ve çeşit olarak artışı geliyor. Bunu söylerken, zımnen bilginin artış ve çeşitlenme hızının da hiç yaşanmadığı kadar yükselmiş olduğunu ifade ediyoruz. Bu durumun oluşmasında her türlü bilimdeki gelişmelerin önemi var. Diğer yandan bilişim ve iletişim –gene bu bağlamda İnternet– teknolojilerindeki önemli gelişmelerin etkisi oldu. Artık bilgi, büyük bir hızla yaygınlaşıyor. Geçmişte bilgiye uzak kalan kesimlere bile, en kısa süre içinde ‘henüz taze iken’ erişiyor.
Değişimi bir gözden geçirin. Artık basılı gazetelerin gün aşırı bilgi aktarmalarına razı olmuyoruz. TV kanallarının çoğalması, habere kolayca ulaşmamızı sağladı. Çok yüksek sayılara ulaşan radyo kanalları yanında, İnternet’teki haber ve bilgi kaynaklarından dünyanın dört köşesinde ne olup bittiğini öğrenebiliyoruz. Sosyal medya uygulamaları, haberleşme imkânlarını ceplerimize ve masamızın üzerine getirdi.
İşin bir başka boyutu ise e–posta hizmetlerinin son derece gelişmiş olması… Yurttaşlar olarak her birimizin en az bir e–posta hesabı var. Teleksi artık hatırlamadığımız gibi, ‘adanmış’ faks cihazları da büyük bir hızla tarihin karanlıklarında kayboluyor. Geçmişte ayrı cihazlarla yapabildiğimiz iletişimi, bilgisayar ve İnternet ortamında kolayca gerçekleştirebiliyoruz.
Enformasyon – Dezenformasyon
Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojileri; verinin, haberin ve bilginin akması için yeni kanallar ve imkânlar yarattı. Bilgi hacminin ve çeşitliliğinin artması ile birlikte, bunların incelenmesi, yönelimlerin (trentlerin) ortaya çıkarılması ve elde edilenlerle yorumlar yapılması için yeni yöntem, teknik, araç ve mekanizmalar geliştirildi. Son zamanlarda büyük veri (İng. big data) ve analitikler (İng. analytics) gibi konuların yaygınlaşmasının ve çok konuşulur hale gelmesinin altında bu gelişmeler var.
Haberin akış hızındaki artış, insan topluluklarını daha kolay etkilenir ve buna bağlı olarak örgütlenir hale getirdi. Artık yerel ve bölgesel olaylara kolayca küresel veya ulusal tepkiler organize etmek mümkün. Son yıllarda Türkiye’de de bunun örnekleri yaşandı. Bu gelişmeler, siyasal iktidar erkini elinde tutmak isteyen otoriter kesimleri rahatsız etti. Başta sosyal medya olmak üzere pek çok iletişim kanalının devlet eliyle izlenmesi ve ‘resmen beğenilmeyenler ve onaylanmayanlarla’ ilgili adli ve polisiye önlem alma çabaları arttı.
Hızlı akışkan haber özelliği enformasyonun olduğu gibi hatalı, yanlış veya kötü niyetli haber veya bilginin de daha kolay akmasını sağladı. Bu konu ilk başlarda ‘kişisel kusur’ temelli idi. Sonralarda siyasi veya sosyal etkileme (manipülasyon) amaçlı kullanılmaya başladı.
İletişimin oluşturduğu değer, sadece iletilen mesajda veya onun iletildiği kanalda değildir. O değerin oluşumuna katkı veren unsurlardan birisi, o mesajın alıcısının bilgi ve deneyim birikimi ile bu varlığın kalitesidir. Eğer birey yeterince olgun değilse, manipülatif haber ve bilgiden etkilenmesi çok daha kolay olacaktır. Dolayısıyla iletişimdeki dezenformasyon sorununun çözümü, özgür ve demokratik eğitimden geçiyor. Eğitim daha sorunlu hale geldikçe, iletişim sadece bu sorunları artırma yönünde etki ediyor. TV kanalları veya Twitter, Facebook, Skype vb. gibi sosyal medya araçlarından şikâyet etmeye başlamadan önce eğitimin iyileştirilmesi, yaygınlaştırılması ve daha kaliteli hale getirilmesi için ne yapıldığı sorulmalı.