Kentsel Rekabet

Kentsel Rekabet

Kentsel Rekabet

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle

Küreselleşme, 20’nci yüzyılın ulus-devletleri yerine kentleri ve bölgeleri önce çıkardı. Bu öne çıkışta kentlerin tarihi, görsel, turistik ve kültürel özellikleri de dikkati çekiyor. Ama işin içinde kentsel ekonomi olmadığında öne çıkan kentin kalıcılığı ve sürdürülebilirliği olumsuz etkileniyor.

Günümüzde ekonomiden, kalıcılıktan ve sürdürülebilirlikten söz ettiğimiz zaman bu kapsamdan rekabeti eksik etmememiz lazım. Çünkü varlığı ve devamlılığı etkileyen en önemli faktörlerden birisi rekabet gücü… Pazarın bütünleştiği ve küresel hale geldiği bir dönemde kentler de rekabetçi olmak zorunda…

Kentsel Rekabet

Kent ve Rekabet

Kentsel rekabetçilik, bir bölge olarak kentin diğer kentlere göre değerli ürün ve hizmetler üretme yeteneği ile ilgili bir kavramdır. Eğer bir kent (ulusal ve küresel hâsıladan pay alma sürecinde) diğer kentlerden daha “iyi” değerler üretebiliyorsa, bunu o kentin rekabetçilik yeteneğine doğrudan etki yaptığı şeklinde yorumlayabiliriz.

Kent sonuç olarak bir sosyal yığışma olduğundan her kentsel faaliyetin satılabilir ürün ve hizmet olması gerekmez. Gerçekten bir kentte pek çok yerel hizmet mevcuttur; bunlar, ticarete konu olmasa da rekabetçilik süreçlerinin parçalarıdır.

Bir kentsel ekonomi, ürünler ve hizmetler üretir. Öncelikle kentli yurttaşların ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretilen değer, piyasada karşılığını fiyat olarak bulur. Değerin bir bölümü başka ülke, bölge veya kentlere ihraç edilebilir. Böylece sağlanan kaynak; kentin gelişmesinde, yaşam kalitesinin artmasında ve bölgede ikamet eden insanların yaşam standartlarının yükselmesinde katkılar yapar.

Kentsel Rekabet

Rekabetin Anahtar Göstergeleri

İstatistikler, kentlerin ulusal hâsıla içerisinde giderek artan oranlarda pay aldığını gösteriyor. Diğer yandan kentlerin paylarının birbirlerine oranla farklılıklar gösterdiği de bir başka gerçek… Pay olarak önde görülen kentlerde emeğin verimliliği farklılık yaratan unsurlardan birisi olarak görünüyor. Emek verimliliğinde yukarılara tırmanmış kentler ulusal ve küresel hâsıladan daha fazla pay alıyorlar. İkinci olarak; inovasyon başarıları ve yoğunluğu dikkat çekiyor. Gerçekleştirilen inovasyonun bir göstergesi olan fikri mülkiyet belgesi (patent, faydalı model vb) sayısı, kentin payını doğru orantılı olarak etkiliyor. Üçüncü olarak; kentin uluslararasılaşma düzeyi elde edilen kaynaklar açısından bir başka gösterge özelliğine sahip… Dış ülke ve bölgelerle yapılan ticaret, kentteki firmaların başka kent veya ülkelerdeki geri dönüşlü yatırımları ile o kentte konuşlanan yabancı yatırımlar, elde edilen gelir açısından yaşadığımız kentin konumu belirliyor.

Son olarak; kentin yönetişim yapı ve kalitesinden söz etmemiz gerekir. Kent toplumunun unsurları olan kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki yönetişim yapısı, kentin gelecek tasarımını ve gelişimini çok yakından ilgilendiriyor. Yönetişim alanında mesafe kaydetmiş kentlerin hâsıladaki paylarının beklendiği biçimde hızlı arttığını gösteriyor. Çünkü yönetişim, kent içindeki aktörlerin ittifak düzeyini belirlemekte önemli bir gösterge anlamına sahip…

Dünya üzerindeki kentlerin mekânsal ve kurumsal yapısını araştırmak, ekonomik yönden güçlü bir kent için bazı ipuçları veriyor. Bu çerçevede yerel yönetimlerin ekonominin önünü açacak hizmet türlerini sağlamaları, sonuçta kentlerin büyüme ve kalkınma çabalarını olumlu etkiliyor. Yerel yönetimlerin ekonomiye ilgi duymadıkları örneklerde kentin yarattığı ve elde ettiği hâsıla da son derece düşük oluyor. Bu nedenle yerel yönetimlerin (sabun köpüğü türünde etkinliklere kaynak harcama yerine) bu gerçeğin farkında ve bilincinde olmaları ve buna göre davranmaları, yaşadığımız kentin geleceği açısından son derece önemli…

Kentsel Rekabet

Değişen Kent ve Paydaşlar

Kentlerin değişiminin başlangıcı, 1980’li yıllardır. O dönemde kentler, turizm gibi yen kaynak arayışlarına girdiler. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise kentlerin karşısına küreselleşmenin etkileri, (ekonominin yeniden yapılanması ve krizlere daha dayanıklı hale gelmesi adına) ulusal ekonomik reformlar ve küresel ısınma konuları geldi. Bunlar, kentlerin geleceği açısından gerçek anlamda önemli faktörler oldu; olmaya da devam edecek. Bu süreçte bazı kentler özellikle küresel etkilerden olumlu etkilenerek bunları fırsatlar manzumesi haline dönüştürdüler. Benzer şekilde küreselleşmeyi tehdit olarak yaşayan kentler ise büzüşerek cüceler haline dönüşmeye başladılar. Fırsat ve tehdit bağlamında her ülkenin kendi iç koşulları da bazı etkiler yarattı.

Kentlerin değişim sürecinde gündeme gelen konulardan birisi kentin ve/veya bölgenin rekabet gücü oldu. Bu süreçte yerel ve bölgesel firmalar işlem maliyetlerini düşürmek, yeni pazarlara açılmak gibi konularla karşılaştılar. Bu durumda kamu da kendine yeni görevler edindi; ekonomik işletmelere verilen destekler arttı. Kümelenme ulusal, bölgesel ve yerel kalkınmanın yeni aracı olarak gündeme geldi ve yükselen oranda ilgi görmeye devam ediyor. Kamuya özellikli destek mekanizmalarının geliştirilmesinde, ihtiyaç duyulan altyapının hazırlanmasında ve gerekli yasal çerçevenin hazırlanmasında önemli görevler düşüyor.

Kentsel Rekabet

Değişimin Taşıdığı Riskler

Geçtiğimiz dönemde (devletçi yönelimlerin daha önde olduğu yıllarda) kentlerin yerel yönetimleri, merkezi devlet tarafından büyük oranda himaye edildiler. Liberal tercihlerin öne çıktığı yaşadığımız dönemde ise kentler, daha fazla kenti yağları ile kavrulmak ihtiyacı içindeler. Bu nedenle kentsel ekonominin rakipler karşısında verimlilik, fiyatlar, (enerji vb) girdi maliyetleri, kente gelen yatırım miktarı, lojistik olanakları, merkezi hükümetten sağlanan destekler ve benzerleri açısından ayaklarını yere sağlam basması gerekiyor.

Bir son nokta koymak gerekir. Kentsel rekabetin ilk ve vazgeçilmez ilkesi, kentin ekonomik ve sosyal boyutlarda vizyoner bütünlüğüdür. Bunu sınamanın çok basit bir yolu var. Kentte rasgele olarak seçilmiş bir grup insana kenti ekonomik geleceğini sorun. Yüksek oranda benzer cevaplar alıyorsanız, doğru olmasa bile paylaşılmış bir vizyon var demektir. Eğer aksi bir durum oluşuyorsa, bunun nedenlerini araştırarak başlamak gerekir. Bu deneyi yaşadığımız kentte yapsak nasıl bir sonuç alırız sizce? Ve neden?

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Ekonomi, İş dünyası, İş kültürü, Kent, Kent ve Kentleşme, Rekabet kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın