Girişimcilik Gerçekleri
Gürcan Banger
BİR
Eğer bir girişimcilik eğitimine katılma çabası içerisine girdiyseniz, sizdeki ‘girişimci ruhu’ tespite çalışan bir anketle tanışmışsınızdır. Büyük bir heyecanla ve sizce parlak bir iş fikri ile çıktığınız bu yolda malum anket, girişimcilik becerilerinizin gelişmemiş olduğu sonucuna varabilir. Size heyecan veren iş fikriniz yerine geleneksel ve sıradan bir iş yapmanızı veya bu girişim hevesinden ‘çok uzak bir bahara kadar’ vazgeçmeniz gerektiğini söyleyebilir. Bu tür anketlerle magazin dergilerinde veya gazetelerin ‘sabun köpüğü’ haberlerinin yer aldığı sayfalarda ya da İnternet sitelerinden de karşılaşabilirsiniz. Çoğu zaman hevesinizi ve kalbinizi kıran bu anketler 10-15 soru ile sizdeki potansiyeli ya da beceri noksanlığını ortaya çıkarabilir mi? Çok büyük ihtimalle hayır. Bu tür ‘hafif sıklet’ anketler eğlencelik olmaktan fazla anlam ifade etmezler.
Girişimcilik ve Beceriler
Dünyada çok önemli ve başarılı işlere imza atmış buluşçular, yenilikçiler ve girişimciler var. Onlara bu türden ‘hızlı ve ucuz’ anketler uygulasaydınız ve kalpleri kırılarak ikna olsalardı büyük olasılıkla girişimci olmayı seçmezlerdi. İnsan zekâsı çok yönlü beceri ve yetenek farklılıkları göstermekle birlikte bir kişinin iş kurma becerisiyle kişiliği arasında sağlam bir ilişki olduğuna dair sağlam kanıtlar yok. Benzer biçimde girişimcinin kişisel yapısıyla işin başarısı arasında da benzer ilişkiyi doğrulayacak kanıtlara sahip değiliz.
Bir noktanın altını çizmem gerekir. Bütünsel ve çok yönlü bir kavram olan girişimciliği tek tek becerilerle eşlememek (bir tutmamak) gerekir. Bir kişinin çok iyi el becerileri olması ya da satışta çok üstün ikna gücüne sahip olması veya çok nitelikli bir okulda mühendislik eğitimi görmüş olması ile girişimcilik eş tutulamaz. Bu tür niteliklerden bir ya da birkaçına sahip olan kişi, bir girişimci olarak başarılı olabilir veya olmayabilir. Girişimcilik az sayıda özellik ya da unsura indirgenebilecek bir kavram değildir. Bu nedenle girişimcilik ‘yeteneğini’ tespit etmeye çalışan ‘hafif sıklet’ anketler eğlencelik olmanın ötesine geçemezler.
Bu noktada bir istatistik ve mantık yürütme gerçeğine daha işaret etmem uygun olur. Örneğin yapılan bir istatistiksel çalışmada; kişinin hesap yapma becerisi ile girişimcilik başarısı arasında olumlu ve güçlü ilişki bulunduğunu düşünün. Bu sonuç, hesap yapma becerisi olan herkesin aynı zamanda başarılı girişimci olacağını doğrulamaz. Bu tür ilişkileri yorumlarken ilişkinin tek yönlü mü, yoksa çift yönlü mü çalıştığını (hangi özelliğin diğerinin varlığını doğruladığını) iyi anlamamız gerekir.
Girişimcilik ve Kişilik
Literatüre yansıyan çalışmalarda iş kurma ve başarılı iş sahibi olma ile belli kişilik profilleri arasında ilişki kuran bilimsel veri yoktur. Benzer çalışmalar iş sahibi olanlarla olmayanlar arasında temel insan özellikleri, davranışları ve duygulanımları arasında ayrıştırıcı ilişki olmadığını ortaya koyuyor. Kişiler çok farklı nedenlerle girişimci olmayı seçiyorlar. Örneğin bazıları, kendi işinin sahibi olmak yerine çok daha fazla para kazanmayı ve çalışma saatleri ile kısıtlanmamış bağımsızlığı önemsiyorlar. Bir iş sahibi olmanın prestijini ve etiketini taşımayı önemseyenler var. İş kurarak girişimci olmak isteyenler de ücretli bir işte çalışan olmayı tercih edenler kadar çeşitlilik gösteriyor.
Girişimciliği kişilik ile ilişkilendirmeyi bir kenara bırakıp insanları iş kurup girişimci olmaya yönelten motivasyon üzerine odaklanabiliriz. Neden insanlar, ücretli çalışmak yerine çok daha riskli ve zor olanı seçip kendi işlerinin sahibi olmak isterler? Çok sayıda olabilen motivasyon nedenleri arasında iki tanesinin öne çıktığını görüyoruz. Birincisi; kişinin yaşamında istek, arzu, amaç veya hedef boşluğudur. Kişiler bu boşluğu iş kurup girişimci olmakla aşmayı isterler. İkinci neden ise bir iş fikrine olan tutkudur. Tutku yaratan iş fikri, girişimci adayını bir zirvenin dağcıyı kendine çektiği gibi heyecanlandırır ve yönlendirir.
İKİ
Tüketim yöneliminin hızla yükseldiği çağımızda Diyojen gibi yaşamak isteyen kişi sayısı fazla değil. Herkesin değişik arzuları, amaçları, hedefleri ve beklentileri var. Bunların belirlenmesinde genellikle değerlerimiz, becerilerimiz, deneyimlerimiz, ailevi sorumluluklarımız ve kişisel çevre şartlarımız etkili oluyor. Eğer isteklerimizden yerine gelmeyenler olursa bunlar yaşantımızda farklı biçimlerde boşlukların oluşmasına yol açar.
İsteklerimiz ve Kendi İşimiz
İsteklerimiz ‘kaliteli’ yaşam, aile, iş, sağlık, duygusallık gibi farklı kategorilerde kümeleniyor. Bu kümelerin kesişmeye başlaması ile birlikte yaşamsal çaba, birden fazla amacın aynı anda gerçekleşmesi gereken karmaşıklığa erişiyor. Başarılı bir kariyer yapmak, yüksek gelir elde etmek, iyi bir aileye sahip olmak, çocuk yetiştirmek, zihin ve ruh sağlığı olarak iyi durumda olmak gibi isteklerin tümü birden sağlanmak istendiğinde çok zor bir problemle karşı karşıya gelebiliyoruz. Bu isteklerden biri veya birkaçının çok güçlü olması ve kişinin bu isteğini tatmin etmekte ısrarlı olması ise bu istekleri yaşamsal motivasyon unsuru haline dönüşüyor.
Diğer yandan kişi mevcut işiyle veya piyasada el edebileceği ücretli işlerle yukarıda özetlenen istekleri yerine getiremeyeceğini görebilir. Bu görünüm onu endişelendirip yaşamsal çabalarını olumsuz yönde etkileyebilir. Yeni bir iş kurmaya yol açan temel nedenlerden birisi tam da bu durumdur. Hiç kuşkusuz yeni bir iş kurmanın bir yerde ücretli çalışmaya oranla çok daha fazla zorlukları vardır. Diğer yandan kişinin beklentilerini karşılayacak kendi işi olması nedeniyle yeni kariyer rotası konusunda daha özenli, ilgili ve girişimci davranacaktır. Kişinin kendi işine denetimli biçimde yönelmesi, aynı zamanda iş yaşamı ile ailevi hedefleri arasında bir dengeleme yapmasına daha fazla imkân tanır. (Aslında; yaşamının tamamını iş haline getiren kişileri düşünerek ‘imkân tanır’ yerine ‘imkân tanıyabilir’ demek daha doğru olur.)
İş Fikrine Tutkunluk
Günlük yaşantımızda yaptığımız gözlemler bazı iş fikirleri oluşturmamıza neden olur. Kimi zaman hobi olarak yaptığımız el becerisi türünde bir uğraşı zaman içerisinde bir iş fikrine dönüşebilir. Bazı kişiler kendilerine toplum önünde etiket kazandıracağını düşündükleri bir alanda iş fikri üretirler. Bir ihtiyacını tatmin etmek için pazarda aradığı ürün veya hizmeti bulmayan kişilerin bu yönlü bir iş fikri oluşturdukları da görülür. Bu tür fikirler zaman içinde tutkuya dönüşür.
Kökeni ne olursa olsun; insanları yeni bir iş kurmaya motive eden nedenlerden ikincisi, iş fikrine olan tutkunluktur. Tutku düzeyi ise işin kurulmasındaki kararlılığı, zamanı ve hızı belirler. Söz konusu girişimin kişisel ve ailevi yaşam kalitesi konusunda gelişme umudu vermesi kişiyi işi kurma konusunda teşvik edici yapar. (Tam bu noktada önemli bir konuyu belirtmemiz gerekir. İş kurmanın ilk adımı, söz konusu işin kişinin isteklerini karşılama durumunun belirlenmesidir. Bu nedenle iş kurma süreci, girişimcinin öncelikle kendi yaşamsal gider bütçesini yapması ve bu bütçe toplamının kuracağı işten karşılanıp karşılanmayacağı durumunun ortaya konmasıdır. Eğer kurulacak iş ile kısa, orta ve uzun vadelerde isteklerin yerine gelmeyeceği öngörülürse, böyle bir girişimde bulunmayı tekrar gözden geçirmek gerekir.)
Tutku düzeyinin bir başka önemi, işi kurmak ve yürütmeye başlamak için ekstra enerji sağlamasıdır. Özellikle küçük işletme girişimcilerinin işin başlarında (eskiye oranla) çok daha fazla çalışmaları ve işleriyle ilgili zaman harcamaları gerekebilir. Böyle bir durumda tutkunun yaratacağı sinerjiye ve güçlüklerle mücadele enerjisine ihtiyaç olur. Kişinin tutkuları ve bunları gerçekleştirme konusunda kendisini iyi tanıması, doğru tercihlerin yapılmasında yararlıdır.
ÜÇ
Pek çok başka konuda olduğu gibi ‘parlak’ iş fikri önerileriyle karşılaştığımız anlar da olur. Yaşamı boyunca iş kurmamış veya boncuk tanesi satmamış insanlar başkalarına iş fikri önerisi verme konusunda gayet ‘cömert’ olabiliyorlar. Daha ciddi boyutta olmak üzere o döneme ilişkin ümit veren iş fikirlerini ekonomi dergi ve gazeteleri ile İnternet sitelerinde okuruz. Bu öneriler çoğunlukla yeni gelişen sektörler ve sosyal yönelimlerle ilgilidir. Örneğin tüm dünyada sağlıklı yaşam, yaşlı bakımı, yeşil enerji, çevreye duyarlı ürünler ve (özgün giyim, çikolata, süt ürünleri, taze meyve suyu vb. gibi) seçilmiş bir temaya odaklı butik perakende ticaret ile ilgili önerilerin yaygınlaştığını izliyoruz. Bu tür iş fikirleri bir yandan yükselen sosyal ve bireysel ‘moda’ yönelimleri yakalamaya çalışırken, aynı zamanda bu alanda ürün ve hizmet pazarlayarak gelir elde etmeyi hedefler.
Hangi İşi Kurmalı?
İş kurma fikrinizi bu tür önerilerden birine mi odaklarsınız? Sizin için uygun olan iş fikri hangisi olabilir? İş fikri seçme konusunda genel bir teknik kural geliştirmek zordur. Bu konuda öne sürülebilecek en önemli faktör, hangi iş fikrinin sizde heyecan yarattığı, hatta tutkuya dönüştüğü ve daha önemlisi bir iş kurmaktan beklediğiniz amaç ve hedefleri tatmin edeceğidir. Bu nedenle bir iş kurma ‘sevdasına düşmeden’ önce, mutlaka o işten beklentileri zaman ekseninde planlanmış olarak belirlemek gerekir.
Yaşamı boyunca asla futbol oynamamış; fakat profesyonel iş yaşamında çok başarılı olan teknik direktörler var. Ama bunu bir kural haline getiremeyiz. İş kurmak üzere seçeceğiniz iş fikrinin becerileriniz, yetkinlikleriniz, bilgi ve deneyiminiz ile uyumlu olması başarı ihtimalini yükseltecektir. Buna iş ve yönetim kültüründe kişi ile kuruluşun uyumu deniyor. İş yaşamındaki başarı sadece kişi veya kuruluşun kendi niteliklerinden kaynaklanmıyor; daha ağırlıklı olarak kişinin ve kuruluşun birbiriyle uyumu başarı düzeyini belirliyor. Bu nedenle bir iş kurma girişiminde bulunan kişinin yola çıkmadan önce kendi beceri, yetkinlik ve özellikleriyle ilgili farkındalık ve bilgi sahibi olması gerekiyor. Bu noktada kolaycı olmamak önemlidir. Hiç kimse en iyi beceri ve niteliklerini bir ‘kendiliğinden’ veri olarak tanıyıp bilmeyebilir. Bir görüş çeşitliliği yaratmak üzere bu konuda aile bireylerinin, yakın arkadaşların, varsa birlikte çalışılan ve gözlem gücüne inanılan kişilerin, bir yaşam koçunun veya danışmanın görüşlerini almak uygun olur. Bu konuda beceri değerlendirme testleri aracılığı ile sosyal ve psikolojik hizmet veren kişi, kurum ve kuruluşların sayısı giderek artıyor. İhtiyaç duyulması durumunda bu tür bir kuruluştan da katkı alınabilir. Unutulmaması gereken konu, kişisel özellikleriniz ile iş fikrinin uyumunun birinci derecede önemli ve değerli olduğudur.
İş kurarak girişimci olmanın her zaman için gizemli bir yönü var. Bu gizemi aşmanın yolu ise bir ölçüde hangi işin uygun olduğu konusunda kişinin kendi önsezilerine kalıyor. “Sen kimsin?”, “Ne yapmayı biliyorsun?”, “Ne yapmayı seviyorsun?” ve “Hangi kaynakları sahipsin?” gibi soruların cevapları büyük ölçüde sezgileri başarıya götürecek yolu aydınlatıyor. Hiç kuşkusuz; iş kurmanın en önemli sorularının başında, “İnsanların satın almayı isteyeceği hangi ürünü veya hizmeti üretebilirsin?” geliyor.
Beklentiler
Tekrar altının çizilmesi gereken bir başka konu, kurulacak işin kişinin istekli ile uyumlu ve beklentileri açısından tatmin edici olmasıdır. Bunu bir slogan olarak “Ne istediğinin farkında ol” şeklinde ifade edebiliriz.
Kâr dağıtmayı hedeflemeyen girişimler de dâhil olmak üzere, iş kurmanın mantığı kazanç elde etmektir. Kazanmanın ise gider veya maliyet olarak isimlendirdiğimiz, ödememiz gereken zorunlulukları var. Eğer çok ve hızlı kazanmak istiyorsanız, bunun yükünün ve riskinin de orantılı olacağını bilmelisiniz.
DÖRT
Yeni bir iş kurmanın bilinen nedenlerinden birisi, bir patrona bağlı olarak ücretli çalışmak yerine kendi işinin sahibi olarak daha ‘bağımsız’ yaşama isteğidir. Diyelim ki; bir iş fikriniz var ve kendi işinizi kurma yoluna çıkacaksınız. Bu nedenle öncelikle mevcut ücretli işinizden ayrılmanız durumu gündeme gelecek. Bu manzara, yüzmenin keyfini yaşamak üzere bir havuza ya da denize atlamaya benzer. Suya dalmak üzere ayaklarınızın –yeterince memnun olmasanız da o ana kadar sağlamca bastığınız– karadan ayrılması gerekir.
Yeni bir iş fikri için yola çıkacaksınız; ama mevcut işten ayrılmak insanda bir belirsizlik ve gerginlik yaratır. Bu pek de sevimli olmayan durumu benzer şekilde iş kurma girişiminde bulunan kişi yaşar. Ama bu gerginliğin önemli bir yararı, ücretli çalışan olmakla kendi işini kurmak arasındaki farka işaret etmesidir. İş fikrinizin sağlamlığını ve işin gelecek vaatlerini sınamanızı sağlar.
Ücretli Çalışmadan Kendi İşine
İşten ayrılmak için doğru zamanı belirleme konusunda sihirli bir formül yok. Ama bir dizi soru sayesinde yeni iş kurma sürecini daha net ve güvenli hale getirmek mümkün olabilir.
Sürdürülebilir bir iş fikriniz var mı? Bu soru, kurmak istediğiniz işin ömrünü tahmin etmeyi hedefler. Bu amaçla bir iş planı yapmak ve uygun bir çevrede bu planı tartışmaya açmak gerekir. Muhtemel müşteriler de dâhil olmak üzere alacağınız geri bildirimler, işin geleceği ve sürdürülebilirliği konusunda aydınlatıcı olacaktır. Ne yaptığını bilerek asla acele verilmiş kararlarla yola çıkmamak zararlı sonuçları yüklenmemeyi mümkün kılar.
Gerekli finansmana sahip misiniz? Bir iş bedavaya kurulmaz. Kuruluş maliyetlerinin ve işletmeyi sürdürmek için gereken işletme sermayesinin farkında olmalısınız. Altı ay gibi bir süre için işin devamlılığını ve geçiş döneminin sağlıkla tamamlanmasını sağlayabilecek finansal kaynağa ihtiyaç duyacaksınız. Bu arada –artık ücretli çalışmıyor olacağınız için– geçiminizi sağlayacak kaynağa da ihtiyacınız olacak. Girişim enerjinizi düşürmek istemem; ama beklenmeyen masraflar olabileceğini de düşünmelisiniz. Masrafları azaltmanız ve geçici de olsa yeni maddi kaynaklar bulmanız gerekebilir.
Yeni bir iş kurmaya zihinsel ve duygusal olarak hazır mısınız? Çalışan ve patron olmak arasında hem zihinsel hem de duygusal olarak farklar var. İşi kurmak üzere adım attığınız andan itibaren tüm sorumluluk size ait. Muhtemelen eskisine oranla çok daha fazla çalışmanız gerekecek. Ücretli olduğunuzda iş çıkışında işi ‘arkanızda’ bırakabilirsiniz; ama patronlukta iş –her ne yaparsanız yapın– sizinle birlikte eve de gelir. Hatta ücretli olarak yoğun çalıştığınız, aynı zamanda çalışma arkadaşlarınızla sosyalleşme imkânı veren eski işinizi bile özleyebilirsiniz. Bu konuda aydınlanmak ve deneyim alışverişi yapmak için ücretlilikten patronluğa geçiş yapan tanıdıklarınızla görüşebilirsiniz. Onların öyküleri sizin için ufuk açıcı olabilir.
Kurmak istediğiniz iş yarı zamanlı (kısmi zamanlı) olarak yapılabilir mi? İş sahibi, işinin başında olmalıdır. Bir işin başarısı büyük oranda girişimcinin işe sahip çıkması ile ilgilidir. Ama yarı zamanlı olarak yapılabilecek iş türleri de olabilir. İş fikrinizin –ücretli işinizden ayrılmadan– başarılı olmaya uygunluğunu göz önüne almak ve planı buna göre esnek hazırlamak bir seçenek olarak öngörülmelidir.
Geçiminden sorumlu olduğunuz kişiler, mevcut işinizden ayrılarak yeni bir iş kurmanız hakkında ne düşünüyorlar? Yaşamda yalnız değiliz. Sorumlu olduğumuz kişiler ve yükümlülüklerimiz var. Bunlar yokmuş gibi davranamayız. Bu nedenle yaptığımız girişimin etkileyeceği insanların duygu ve düşünceleri önemli olabilir.
Son; ama önemli soru şudur: Mevcut işten ayrılarak yeni bir iş kurmanızın ardındaki gerçek neden nedir? Kötü ev sahibinin kiracıyı ev sahibi yaptığı doğrudur. Ama iş kurma sürecinin olumsuz duygu ve düşünceler yerine pozitif motivasyonla başlaması çok daha etkili ve verimli olur. İyi niyet ve olumlu bakışla başlayan girişimler daha başarılı olmaya adaydır. Patrona ve iş yerine kızarak değil, daha başarılı ve kaliteli bir yaşama adım atmak üzere yola çıkmalısınız.
BEŞ
Girişimci olmak ve başarılı bir iş kurmak için gerek ve yeter şart niteliğinde özellikler saymak ya da düğümü bir çırpıda çözen bir formül bulmak mümkün değil. Buna karşılık başarılı girişimcilerin bazı ortak yönlerinden söz edebiliriz. Gerçekten girişimcilik alanında yapılan bilimsel araştırmalar başarılı iş kuran kişilerin bazı kişisel özellikleri paylaştıklarını gösteriyor. Bunlar hakkında bilgi sahibi olmak kişinin hangi yönlerini geliştirebileceği ve girişimciliğin kendisi için uygun olup olmadığı konusunda kararlar vermesini sağlayabilir.
İşe Bağlılık ve Tutkunluk
Öncelikle; iş fikrinin kişinin yaşamında gözlerini kör edecek düzeyde bir karasevdaya dönüşmemesi gerektiğini söylemeliyim. Girişimcinin kendi iş fikri hakkındaki duygu ve düşünceleri ne olursa olsun her zaman çevre şartları ve gelişmeler konusunda farkındalığa sahip, bilinçli, uyanık ve akıllı olmak zorundadır.
Girişimci için işe bağlılık ve tutkunluğun ifadesi, yaptığı işten tat alması, heyecan duyması ve devam etmek için azimli olmasıdır. Bu türden bir iklim ve ruh hali, girişimciyi işin dalgalı dönemlerinin iniş çıkışlarında canlı ve diri tutar. Kendi işinde çalışmanın, emek ve zaman harcamanın ödülü kişinin ürettiği ve sattığı ürün veya hizmetten dolayı tatmin duymasıdır. Tutkuyla bağlanmadığınız, heyecan duymadığınız ve kendinizi azimli hissetmediğiniz bir iş girişiminin başarılı olma ihtimali düşüktür.
Belirsizlikler
Pazar şartlarında iş yapmanın en önemli özelliklerinden birisi belirsizliktir. Ekosistemi oluşturan (müşteriler, tedarikçiler, rakipler, piyasa düzenleyiciler gibi) unsurlarda beklenmedik biçimde değişiklikler olabilir. Gelecek konusundaki belirsizlik işletme kavramının en önemli niteliklerinden birisidir. Başarılı girişimcileri incelediğimizde bunların belirsizliklere karşı esnek ve dayanıklı insanlar olduklarını görüyoruz. Belirsiz durumlar karşısında değişimi hissetmeye açık olup sakin, ama uyanık kalmayı tercih ediyorlar.
Belirsizlikler kimi zaman girişimciyi ikilemli durumlara sürükler. İşi yeni kurmaları veya benzeri bir durumla daha önce hiç karşılaşmamış olmaları nedeniyle zorluk yaşayabilirler. Bu tür durumlar için geliştirilmiş yönerge veya davranış modelleri henüz oluşmamıştır. Esnek ve uyarlı olmayan, düşük toleranslı girişimciler benzer durumları kızgınlık ve gerginlik ile karşılarlar. Sakin ve uyanık kalabilen girişimciler ise zor durumlar için hızlı çözümler üretebilirler. Bir benzetme yaparsak; en kötü tavla oyuncuları, hızlı ve yanlış oynayanlardır. Bu oyunun bilgeleri ise hızlı ve doğru oynarlar. Acemi ama akıllı oyuncu ise yavaş ve doğru oynamayı tercih eder.
İşin Sırrı Sende
Özyeterlik, kişinin karşılaşacağı bir olay veya durum karşısında kendi yeterliği, kendine inancı ve özgüvenidir. Basit olarak; konumuzla ilgili bağlamda, girişimcinin yaptığı işi başaracağına dair inanç ve güvenidir. İnanç, özgüven ve yeterlik konusunda düşük performans gösteren kişiler, genelde iş kurmanın zorluğunu abartarak uzak durmayı tercih ederler. Kişiler hakkındaki performans yargılarımız, çoğu zaman onların özyeterlikleri ile ilgili algılarımızdan kaynaklanır.
Kendisini yeterli algılamayan kişi, kendi işini kurmaktan sıklıkla söz ettiği, hatta bu konuda basit planlar yaptığı halde bir türlü kendinde yola çıkacak cesareti bulamaz. Pek çok durumda bu kişinin gerçekten beceri, yetenek ve bilgisi olmakla birlikte bunlara sahip olduğu konusunda inancı ve güveni gelişmemiştir. Bu durumu aşmak imkânsız değildir. Benzeri iş yapanlarla yapılacak görüşmeler algının değişmesi konusunda yardımcı olur. Gene kurulması öngörülen işe benzer faaliyetlerin yapıldığı yerlerde yapılacak kısmi zamanla çalışmalar da inanç ve özgüvenin oluşmasına katkı yapacaktır.