Bu, Ben miyim?

Gürcan Banger

İnsanın özellikle yaratıcılık gibi yeteneklerinin eğitim gibi halen bilinen yollarla yoktan var edilemeyeceği kanaatindeyim. Ancak zihinsel olarak zaten mevcut olan yetenekler eğitim ve emek ile geliştirilebiliyor. Gene var olan bir yetenek geliştirilip değerlendirilmezse küllenip yok seviyesine düşüyor. Hiç kuşkusuz; kişide hangi yeteneğin var ya da yok olduğunu kavramak için bunu açığa çıkarak imkân ve şartları ona sağlamak gerekir. Yetenek probleminin bir benzerini rasyonel (akılcı) ve duygusal yönlerimizi geliştirme açısından yaşıyoruz. Eğer fazlasıyla analitik ve rasyonel olmaya odaklanır ve duygusal yönümüzü geliştirmeyi ihmal edersek duygu dünyamız giderek kuruyor. Aşırılaşmış duygusallıkla akılcı olmamız gereğini göz ardı ettiğimiz zaman ise rasyonel ve analitik becerilerimizi yitiriyoruz. Bu risklerden her ikisine karşı önlem almayı uzun süreli ihmal ettiğimizde tekrar dengeli bir zihinsel yaşama dönmek zor olabilir. Çok sayıda Antik Çağ filozofuna ilişkilendirilmiş olan ünlü söz “Kendini bil” der. Ama insanın kendini nasıl bileceği konusunda ikna edici uzlaşma olduğun söyleyemeyiz. İnsan yaşamı varlıkları birbiriyle karşılaştırarak tanır, öğrenir ve bilir.

Yaşam bize biteviye işaretler ve iletiler gönderiyor. Bunların tümünü fark etmiyor ve algılamıyoruz. Ama bir gün bir işaret alıyoruz. Bazen bir dosttan, kimi zaman bir rakipten geliyor bu işaret… Ya da hiç beklenmedik bir anda hayal edilmeyen bir kişiden… Bazen sıradan bir konuşma içinde bir ifade dikkatimizi çekiveriyor. Görmeyen gözlerimiz açılıyor, yaşamın aynasını fark ediveriyoruz. Yaşamın aynasına bu denli yakın olduğumuzu o an görüyoruz. Bizi uyaran o işarete kadar neden fark edemediğimize hayret ediyoruz. Yaşamın o kimi zaman acımasız aynasında kendi ruhumuzu, davranış modelimizi tüm çıplaklığıyla görüvermek de çok şaşırtıcı. Kendimizi aynanın karşısında her buluşumuzda dudaklarımızdan dökülen “Bu, ben miyim?” sözcükleri bir çığlığa dönüşüverir.

Bu, ben miyim?” sorusu ile başlayan uyanışın ilk türü, kendimizi başkalarının kurallarına göre ne denli fazla düzenlediğimizi fark edişimizdir. Kendimizinkini yaşamak yerine başkalarının yaşamına payanda olduğumuzu fark etmek, kendini sorgulamanın birinci aşamasıdır. Kimi zaman bu durum, başkalarının kuralları ile yaşamak biçiminde ortaya çıkar. Böyle bir durumda yaşamımızı yöneten hep başkalarıdır. Asla seçimlerimiz olamaz. Sadece kurallar ve korkular vardır. Yaşamın aynasında da kimi zaman ürkmüş, çoğu zaman sevincini yitirmiş bir insanın yüzü vardır. Aynada yalnız “sen” vardır; “ben”, cesaret edip aynada görüntü veremez.

Bir ikinci biçim daha var. Bu durumda aynada yalnız kendimizi görürüz. Yaşamın aynasındaki yansımız –ki aslında o ayna da kendimiziz– o denli büyümüştür ki, ayna yüzeyinin başka insanları, başka bakış açılarını, anlamları ya da değerleri görüntülemesine izin vermeyiz. Bir başka deyişle; aynada ben’den (veya benim büyümüş olduğum alışkanlıklardan, çekincelerden, korkulardan, kolaycılıklardan, velhasıl konformizmden) başkasına yer yoktur.

Aşk senin hakkında hemen her şeyi bilsem de gene de seni sevmektir. Çünkü hak ettiğimizi düşündüğümüz duygusal ilişkiyi aşk olarak tanımlarız.

Gerçekten bize ait olan tek şey kendi varlığımı, varoluşumuz ve bir sonuç olarak yaşamımız… Yaptığımız ve yapmadığımız her şey, öncelikle ve doğrudan kendimizi etkiliyor. Bu yaşamı kullanarak kendimize ve çevremize anlamlar veriyor ve değerler katıyoruz. Başka insanlar da kendileri ile ilgili olarak aynı işlevleri yerine getiriyorlar. Anlaşılıyor ki yaşam, bir anlam ve değerler alışverişi. Başka insanları anlamlandırırsak yaşamımızı zenginleştiriyor, karşılığında anlamlar ediniyoruz. Değer verip değer alıyoruz. Böyle olduğunda da sen veya ben olmaktan kurtulup biz olmaya başlıyoruz.

Doğrudan bu yazdıklarımla bağlantılı görünmese de; belki “ben – sen – biz” üçlemesi ile ilişkilendirilebilecek olan, sözcükleri tuşlarken aklıma takılıveren iki cümle ile bitirmeyi istiyorum: “Aşk senin hakkında hemen her şeyi bilsem de gene de seni sevmektir. Çünkü hak ettiğimizi düşündüğümüz duygusal ilişkiyi aşk olarak tanımlarız.

Aşk, Ben - Sen - Biz, Duygusallık, Farkındalık, İlişki, Kişisel gelişim, Sevgi, Yaşam kategorisine gönderildi | , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Geleceğin Fabrikasında Çalışan Becerileri

Geleceğin Fabrikasında Çalışan Becerileri

Gürcan Banger

Yeni teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişime uğrayan üretim alanında ihtiyaç duyulacak çalışan beceri ve yetenekleri, hiç kuşkusuz bugünkünden farklı olacak. Yakından uzağa doğru gelecekte gündemde olacak görevler çalışanların yeni veya geliştirilmiş beceri ve yeteneklere sahip olmasını gerektirecek. Diğer yandan çalışanların ihtiyaç duyulan nitelik farklılaşması değişimin diğer boyutlarından ayrıştırılarak yalnız başına ele alınacak bir konu değil. Gelecekte gerekli olacak çalışan beceri ve niteliklerini ortaya çıkarmak için öncelikle teknolojik boyuttaki ve buna bağlı örgütsel yapıdaki değişimi, daha sonra ortaya çıkan yeni pozisyon ve görev tanımlarını incelemek uygun olur. Böylece bu pozisyonların ve görevlerin gereklerini yerine getirmek için hangi bilgi, deneyim ve beceri özelliklerine sahip olmak gerektiği ortaya çıkarılabilir.

Geleceğe yönelik yeni çalışan özelliklerinin ortaya çıkarılmasında etkili olacak birinci faktör üretim alanlarında yararlanılacak teknolojiler ve araçlardır. Örneğin Nesnelerin İnterneti türünde bir ağ üzerinde yapılanmış akıllı ve iletişebilir makine ve cihazların oluşturduğu bir sistem, yoğun veri akışı, bulut bilişim entegrasyonu gibi bir teknolojik altyapı görebiliriz. İkinci olarak; bu teknolojik altyapıya ve üretim alanı yerleşimine bağlı olarak yeni türde bir kurumsal örgütlenme ve işletme yapısı oluşacak. Bu iki faktör (üçüncü faktör olarak) yeni bir çalışma ortamının oluşmasına yol açacak. İş yeri düzenlenmesinin şimdiki duruma göre değiştiği gözlenecek. Yukarıda özetlenen teknolojik ve örgütsel yapısal dönüşüm içinde işletme içi birimler arası dikey ve farklı işletmelerin birimleri arası yatay olmak üzere iki farklı entegrasyon var. Bu da; insan kaynağını etkileyecek son (dördüncü) farklılaşmanın işletme içi ve işletmeler arası işbirliği ve etkileşim olacağını ortaya koyuyor.

Teknolojik dönüşümün insan kaynağına etkileri çalışanların üretim hatlarında robotların daha yoğun katılımıyla bu yeni tezgâh, makine, cihaz ve aletleri kullanmaları nedeniyle olacak. Bir başka dönüşüm etkisi işletmenin yeni organizasyon şemasına bağlı olacak. Bu bağlamda yeni türde iş örgütlenmesinde takımların ve takım çalışmasının daha fazla ön plana çıkacağını hatırlayabiliriz. Çalışma ortamı ve yerleşimi açısından baktığımızda; bu yeni düzenin çalışanların yeni şartları uymaları ve kendilerine verilen işleri başarmaları açısından etkili olacağı söylenebilir. Geleceğin fabrikasında çalışanlar robotlar, öğrenen makineler, akıllı ve iletişebilir cihazlarla birlikte çalışma durumunda olacaklar; bu da yeni çalışma yeri yerleşimi ve şartları gerektirecek. Yeni iş dünyasının, ekosistemin, pazarın ve işletmenin anahtar kavramlarından birisi işbirliğidir. Bu kavram pek çok farklı işletme, kurum ve kuruluşun birlikte işbirliğine dayalı bir çalışma düzeni içinde olacaklarını gösteriyor. Böylece “yaygın işletme” olarak isimlendirebileceğimiz yeni bir işletme modeline geçiliyor. Bu türden bir modelde çalışanlar üretim alanına bağlı olmayıp mobil cihazlar ile tasarım ve üretim sürecine uzaktan katılabilecekler. Aynı mekânda olmayan uzak takımlar yaygınlık kazanacak. Bunun yeni ücretlendirme modellerinin oluşumuna yol açacağını öngörebiliriz.

Yukarıda özetlenen dönüşüm çerçevesi yeni fabrikada mevcut olacak görevlerin tanımlanmasında anahtar rolü oynar. Burada sık tartışılan bir noktaya geliyoruz. Görev tanımları açısından baktığımızda; yeni teknolojik makineler (örneğin yapay zekâlı robotlar) çalışanların yerini mi alacak? Bu sorunun şu an öngörebildiğimiz cevabı “Hayır” olacak. En azından yakın ve orta erimli gelecekte beklenen durum robotların insanlarla birlikte çalışacağı, akıllı ve iletişebilir makinelerin insanlara işlerini yapmada yardımcı olacakları şeklindedir. Dolayısıyla insan çalışanları ilgilendiren yeni görev tanımları makinelerle daha yoğun şekilde birlikte çalışmayı tanımlıyor olacaktır. Diğer yandan geleceğin fabrikasında insan çalışanların önemli görev alanları arasında planlama, gözetim ve bakım-onarım gibi konular daha yoğun biçimde yer alacak.

Teknolojiler
Gelecek sözcüğü ile kastedilen nedir? Ne kadar uzaktadır? Bilimsel ve teknolojik değişimin bu denli hızlı olduğu bir durumda ekonomik ve sınai yaşam açılarından geleceğin ne denli uzakta olduğuna dair bir soruyu cevaplamak kolay değil. Burada gelecek kavramı ile Dördüncü Sanayi Devrimi’nin, Endüstri 4.0’ın, Endüstriyel İnternet’in, Nesnelerin İnterneti’nin, öğrenen makinelerin, yapay zekâlı robotların sanayide dönüşüme neden olacağı bir süreçten söz ediyoruz. Şu anki gelişmelere baktığımızda –yaygınlaşmanın başladığına tanık olacağımız–hedef tarih sanki 2025 gibidir. Önümüzdeki 10 yılın sonunda sınai üretimin, işletme yapılarının, pazarlama iletişiminin ve pazar-müşteri davranışlarının önemli ölçüde değişmiş olacağını öngörebiliriz.

Böyle bir gelecekte nitelikli işgücünün kullanacağı veya birlikte faaliyet içinde olacağı makineler, cihazlar ve aletler bugünkülere oranla hayli farklı olacak. Bu süreçte el ile yapılan işlere olan ihtiyaç azalırken, buna karşılık otomasyon esaslı akıllı cihazların, öğrenen makinelerin ve yeni teknolojik uygulamaların kullanımına ilişkin beceri ve yetenek ihtiyacı artacak. Görünümü ve şartları değişen iş ortamında çalışanlar işlerini daha etkili ve verimli yapmak üzere enformasyon alışverişi ve cihaz yönetimi için akıllı telefon, tablet, (elektronik gözlük vb. gibi) giyilebilir donanımlar kullanacak. Bu yeni donanımlar aracılığı ile çalışanlar doğrudan işletme içi ağlara, Nesnelerin İnterneti’ne bağlanacak; yapılan işe bağlı olarak üretilen veri ve enformasyon bulut bilişim ortamında depolanacak ve işlenecek. İletişebilir donanımın kullanılması çalışanlara makineleri ve süreçleri denetleyip yönetmeleri konusunda daha büyük güç ve kolaylık sağlayacak. Üretilen ve hızla işlenen enformasyonun analizi ve yorumlanması iş akışının sürekliliğini sağlamak, zaman ve malzeme kaybını önlemek, bakım ihtiyaçlarına ve arızalara hızlı cevap vermek açılarından ek kazanımlar getirecek. Verilerin toplanması ve işlenip yorumlanmasına ilişkin bir başka kazanım yöneticilere ve çalışanlara doğru karar verme konusunda yardımcı olmasıdır.

Hiç kuşkusuz; üretim alanındaki değişim yukarıda özetlenenlerle sınırlı kalmayacak. Mevcut durumda sınırlı kullanımına tanık olduğumuz robotlarla ilgili önemli ilerlemeler olacağını söyleyebiliriz. İnsan çalışanlarla birlikte (yüksek düzeyli otomasyona sahip CNC tezgâh gibi) bir işleme merkezini veya iş istasyonunu paylaşan, işbirliği yapmaya uygun robotlar giderek daha fazla oranda üretim hatlarında yerlerini alacak. Bu bağlamda robotların üretim alanındaki –insan çalışanların önemli problemlerinden birisi olan– ergonomi ve çalışma güvenliğiyle ilgili sıkıntıların aşılmasında önemli katkıları olacak. (Ergonomi; insanın fiziksel ve psikolojik özelliklerini inceleyerek insanın makine ve çalışma yeri ve şartları ile olan uyumunu doğal ve teknik olarak araştırma ve geliştirme çalışmalarından oluşan bilimsel disiplindir.) Geleceğin robotu mekanik özellikleri yanında donanım ve yazılım olarak bir bilgisayarın teknik niteliklerine sahiptir. Bu özellikleri ile yeni ve farklı işlere yönelik olarak yeniden programlanması (yeni imalat işi programları yüklenmesi) büyük ağa bağlantıları nedeniyle son derece kolaydır. Ayrıca bu tür robotların üretim hattına eklenmesi veya bakım-onarım gibi nedenlerle hattan çıkarılması iş akışını aksatmayacak biçimde yapılabilir. Bu tür robotların ayrı programlanabilmesi ve farklı iş akışlarına bağlı olarak çalışmaları sayesinde tek bir üretim hattı üzerinde birden fazla sayıda ürünün imal edilmesi mümkün olacak.

Özet olarak; yeni teknolojik tezgâh, makine ve cihazlarla iş yapmanın çalışanları üzerindeki ana etkisi basit, sıradan operasyonel işlerden daha yüksek beceri ve yetenek gerektiren işlere geçiştir. Böyle bir ortamda teknolojik altyapının daha etkili ve verimli kullanımı ile denetimi zorunluluk haline gelecektir. Bu öngörü de geleceğin çalışanları için yeni bilgi, beceri ve yetenekler anlamına gelir. Sonuçta gerek okul gerekse iş yerinde mesleki eğitim ve danışmanlık sistemleri kendilerine çok da uzak olmayan bu yeni duruma hazırlanmak zorundadır.

Örgütsel Yapı ve Yerleşim
Kaynak kullanma etkililiğini ve verimliliği yükseltmek isteyen bir üretim işletmesi öncelikle kendini buna uygun olarak donatmak ve örgütlemek zorundadır. Yeni teknolojilerden beklenen performansı almak için de bu şartların yerine gelmesi gerekir. Bir başka deyişle; işletmenin örgütsel yapısı ve teknolojiler arasında bir uyumun varlığı kaçınılmaz önemdedir. Bu durumun bir başka yorumu; işletmede veya üretim alanında yapılacak teknolojik değişimin örgütsel yapı ve çalışma yerleşimi değişimi ile birlikte yapılması şeklindedir. Bu gereklilik geleceğin fabrikası ile ilgili daha geniş bir vizyondan kaynaklanır. Şöyle ki; geleceğin fabrikası esnek, değişime açık, merkezsiz (desantralize) ve mevcut fabrika profiline göre daha karmaşık olacak. Üretim hatları kolayca ürün değiştirebilecek veya birkaç farklı ürünü aynı anda imal edebilecek bir esneklik ile yapılanacak. Günümüzde olduğu gibi hattın tek bir ürün veya iş ile yüklendiği, sabitlenmiş uygulamalar giderek azalacak. Üretim hatları ya da bunların parçaları, makine sistemleri veya üretim alanı içinde bazı lokal sistemler merkezin müdahalesine ihtiyaç kalmadan –muhtemelen yakın gelecekte çoğunluğu operasyonel düzeyde olan– bazı kararları kendi başına alabilecek.

İşletmedeki gerek teknolojik gerekse örgütsel ve mekânsal değişimin nitelikli emek üzerinde değişim ve dönüşüme yol açması beklenen bir durumdur. Örneğin işletmedeki ve üretim alanındaki bazı işler yeni teknolojiler sayesinde daha fazla enformasyon odaklı hale gelecek. Bu tür işlerin gereklerini yerine getirmek için akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar ve giyilebilir donanım daha fazla kullanılacak. Endüstriyel İnternet ve Nesnelerin İnterneti sistemlerini ve yukarıda saydığımız cihazların bu ağlar üzerinden enformasyon gönderip alabildiğini düşündüğümüzde; bu gelişmelerin çalışanı iş yapmak için sabit bir mekânda bulunmaktan ‘kurtaracağını’ görebiliriz. Dolayısıyla çalışanların iş pozisyonu tanımları içinde iş yerinde bulunmayı gerektiren ve gerektirmeyen olarak iki ayrı görev kategorisi ortaya çıkacak.

Geleceğin fabrikasında bir çalışanın istenen öncelikli niteliği önemli ölçüde bilgi ve deneyim birikimine sahip bulunması olmayabilir. Muhtemelen esneklik, çeviklik, uyarlılık, akıllı ve iletişebilir cihazları kullanma becerisi daha fazla öne çıkacak. Çalışana işini yapmasında yardımcı olacak, Nesnelerin İnterneti ile bağlantı kurabilen akıllı telefon, tablet, dizüstü bilgisayar ve giyilebilir donanım gibi cihazlar kullanımı çalışanlar için yeni iş rotasyonu ve iş zenginleştirme şartları oluşturacak. (İş rotasyonu; işletme sahipleri veya yöneticiler tarafından, planlanan veya ihtiyaç duyulan şekilde çalışanların farklı birim ve işlerde çalışmaları hedeflenerek uygulanan bir tekniktir. İş zenginleştirme; yönetimin çalışanlara normal olarak daha yüksek kademeler için ayrılmış olan bazı ek sorumlulukları vererek kişisel gelişime motive etme ortamıdır.) Gerek bu anılan yollarla gerekse işletme içi ve dışı eğitim-danışmanlık hizmetleri ile daha nitelikli hale gelen işgücünün daha büyük sorumluluk alabileceğini ve doğru karar verme yeteneğini geliştireceğini söyleyebiliriz. Geleceğin fabrikasının çalışanlardan beklentisi de budur.

Geleceğin fabrikasının iş yapma modeli içinde takımların ve takım çalışmasının ağırlıklı bir yeri olacak. İşletme çalışanları kısa erimli veya daha uzun soluklu iş veya projelere problem çözme süreçlerine bağlı olarak bu takımların üyeleri olarak görev yapacak. Dolayısıyla takım üyesi olma, takımda çalışma ve toplam performansa pozitif katkı yapma becerileri çalışandan beklenenler arasındadır. Takımların varlığı ve katılımcı takım çalışması da dâhil olmak üzere işbirlikçi işleyiş ortamı geleceğin fabrikasının temel iklimidir. Bu ortam ve şartlar sayesinde üst yönetim kademelerinin fazlaca müdahalesine ihtiyaç duyulmadan bir yatay işletme modeli gerçekleşecektir.

Çalışma Ortamı ve Şartları
İşletmede toplam performansın yüksekliği iş yeri çalışma ortamı ve şartları ile yakından ilgilidir. Bazı işler zor ve ağır şartlarda yapılmakla birlikte çalışma ortamı konusunda yapılan araştırmalar buradaki şartların doğrudan performansa olan etkilerini gösteriyor. Çalışma ortamı hakkında sanayinin ilk dönemlerinden kalma kötü görüntüler ve olumsuz izlenimler hâlâ varlığını sürdürüyor. Sanayi tarihine açısından daha yakın geçmişe kadar endüstriyel üretim karanlık, ışıksız, kirli ve kötü kokan mekânlarda ‘işçi olarak nitelenen güruh’ tarafından yapılan kaba işler olarak algılanıyordu. Bu abartılı algının yükselen iletişim ve görsel medyanın da katkılarıyla giderek değiştiğini izliyoruz. Günümüzde fabrikalar daha düzenli, temiz ve sağlıklı şartlara sahipler. Yeni şartlarda sanayide kadın çalışan sayısı da büyük bir hızla artıyor. Geleceğin çalışma ortamı ve şartları mevcut ortalama durumdan çok daha yüksek nitelikli, sağlıklı ve yaratıcılığa açık olacak. Bu çalışma ergonomisinin iyileşmesi anlamına geliyor. Nitelikli işgücü için çalışma günü ve vardiya açısından daha esnek çalışma şartlarının oluşacağı öngörülüyor. Böylece yeni vardiya düzenlemeleri ile kalifiye çalışanlar zaman yönetimi açısından daha kaliteli bir iş – yaşam dengesine ulaşacak.

Yeni teknolojilerin vardiya düzenlemeleri üzerinde etkili olacağını tahmin etmek zor değil. Yeni vardiya modellerinin en önemli özelliklerinden birisi olarak bir çalışan tüm günlük çalışma süresi boyunca aynı tezgâhın başında bulunmak zorunda olmayacak. Gene yeni teknolojilerin evden çalışma fırsat ve imkânlarını artıracağını da söylemeliyiz. Çünkü Nesnelerin İnterneti ve mobil teknolojiler üretim sürecine uzaktan katılmayı mümkün kılacak. Gene aynı teknolojik nedenlerle bir makinenin, tezgâhın veya sistemin denetlenmesi mekân olarak üretim alanı yerine fabrika içinde ayrı bir yönetim merkezinden yapılabilecek. Bunu sağlayacak olan, (bir kısmı ekosistemde yer alan ve) fabrikayı oluşturan siber-fiziksel sistemlerin Endüstriyel İnternet üzerinden dikey, yatay ve uçtan uca entegrasyonlarıdır. Geleceğin fabrikasının (burada anlatılan uzaktan yönetim ve denetim de dâhil olmak üzere) takım çalışması esaslı olacağını tekrar etmeliyiz. Sonuç olarak; fabrikanın ve özelde üretim alanının bugünkü mevcut durumdan çok farklı olacağını söyleyebiliriz.

Geleceğin fabrikasında pozisyon ve iş tanımlarının karmaşık ve çok daha fazla yüksek nitelik içeren hale dönüşeceği açıktır. İşletme ve üretim alanı sistemleri insan-makine arayüzleridir. Yeni teknolojik gelişmelerle arayüzün makine yönü akıllı ve iletişebilir cihazlar, öğrenen makineler ve robotların katılımı daha karmaşık hale gelecek. Bu nedenle arayüzün insan tarafı da bu donanım altyapısını kolayca yönetip denetleyecek biçimde hazırlanmak zorunda. Bunların gereklerini başarmak için kişisel bilgi ve deneyim yeterli olmayacak. Bu nedenle çalışanlar işlerini yürütmek üzere bazı yardımcı sistemler (örneğin bilişim ortamında karar destek sistemleri) kullanacaklar. Böylece iş içeriğinin karmaşıklaşmasına karşı hızlı ve doğru karar vermeyi kolaylaştıracak yeni bir imkânla donanmış olacaklar.

İletişim ve İşbirliği
Geleceğin fabrikasında özellikle yatay ve uçtan uca entegrasyonlara olan ihtiyaç, yeni çağın iki önemli olgusu olan iletişim ve işbirliği gereklerinden kaynaklanır. Bir başka deyişle; işletme içi ve ekosistemdeki (tedarik zincirindeki) diğer işletme, kurum ve kuruluşlar arası işbirliği yeni iş ve çalışma ilkeleri arasında ilk sıralarda yer alır. İşbirliğinin temel aracı takımlar ve takım çalışmasıdır.

Bilindiği gibi; geleceğin fabrikasının üzerinde yükseldiği zemin olan Endüstri 4.0’ın ana eksenleri arasında ağlar ve bağlantılılık yer alır. Bu nitelikler sayesinde yöneticiler, takımlar ve çalışanlar fiziksel sınırlar tarafından engellenmeden akıllı cihazlar aracılığı ile kolayca gerçek zamanlı iletişim kurabilir, işbirliği yapabilirler.

İnternet, fiziksel sınırların ötesine geçerek iş ortamında sanal olarak yer almamızın imkânlarını artırıyor. Aynı şekilde eğitimler, seminerler, çalıştaylar gibi etkinlikleri uzaktan izlememiz veya bunlara katılımcı olmamız yeni teknolojik gelişmeler sayesinde mümkün hale geldi. Bu sanal açılımın hem fiyat hem de katılımı kolaylaştırması gibi avantajları var. Fabrika ortamında ise enformasyonun teknolojik olarak kolay ve hızlı erişilebilir hale gelmesi işletme açısından bilgi yönetimi anlayışına farklılıklar getirebilir. Nesnelerin İnterneti, siber-fiziksel sistemler, yatay ve uçtan uca entegrasyonlar ile bulut bilişim sayesinde üretim alanında oluşan verilere dünyanın herhangi bir noktasından erişilebilir. Bu verilerin işlenmesi ile oluşturulan raporlar incelenebilir, bunlar hakkında görüş belirtilebilir. Herhangi bir problemin varlığı durumunda –gerektiğinde karar destek sistemlerinin de yardımıyla– önemli kayıplara neden olmadan hızlı çözümler üretilebilir.

Bağlantılılık özelliği sayesinde sadece eğitim odaklı etkinlikler değil, problem belirleme ve çözümleri ile de öğrenme süreçlerinin daha etkili ve verimli hale geleceğini söyleyebiliriz. Bu durum, iş içerisinde öğrenmeyi sürekli hale getiren yeni bir fırsattır. Çünkü yeni teknolojiler bize doğrudan fabrikayı oluşturan sistem ve cihazlarla (örneğin siber-fiziksel sistemler, robotlar, makineler, tezgâhlar ve bilişim sistemleriyle, hatta imal edilmekte olan ürünün kendisiyle) iki yönlü iletişim kurabilmemizi, süreçlerle etkileşimde olabilmemizi sağlayabilir.

Yukarıda özetlenen bağlantılılık imkânları işletme içi ve ekosistemdeki (örneğin tedarik zincirindeki) diğer işletme, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapabilme potansiyelini yükseltiyor. Böylece akıllı ve iletişebilir sistem cihazların uzaktan denetim ve bakımlarının yapılabilmesi mümkün olacak. Burada bir konuya dikkat çekmek gerekir. Fabrikanın giderek karmaşık bir bütünsel sistem haline dönüşmesi ve alt sistemler arası bağlantıların İnternet üzerinde yapılması bilişim-iletişim güvenliği ihtiyacını artırıyor. Dolayısıyla geleceğin fabrikası için teknolojik güvenlik en önemli konulardan birisi olacak.

Yeni İşler, Yeni Görevler
Geleceğin fabrikası giderek karmaşık ve yüksek oranda teknolojik hale gelirken bu durum çalışanların istenen niteliklerine, iş ve pozisyon tanımlarına, başarmaları gereken görev yansıyacak. Yeni tanımlamalar fabrikanın teknolojik altyapısına, işletmenin yeni örgütsel yapısına ve kurum içi – dışı işbirliği şartlarına göre yapılacak. Nitelikli işgücü için şimdikinden çok daha renkli bir iş çeşitliliği oluşacak. İş süreçlerine robotların daha fazla katılımı ile iş alanındaki ergonomik problemlerin önemli bir bölümü aşılırken, geçmişte işbölümünün ve kütlesel üretimin getirdiği monotonluk da geride bırakılabilir.

Geleceğin fabrikası çalışandan daha kaliteli olarak nitelenebilecek görevler bekliyor. Bunların içeriği büyük oranda veri işlemeye dayalı olacak. Dolayısıyla –fiziksel mekânda veya sanal olarak uzaktan– çalışanın iş süreçlerine katılımı sadece maddi üretim boyutunda değil, aynı zamanda (belki de daha fazlasıyla) üretime eşlik eden enformasyonun işlenmesi, yorumlanması ve değerlendirilmesine yönelik olarak gerçekleşecek.

Burada (satır arası olarak) bir ihtiyacı hatırlayalım. Bir bütünsel sistem olarak fabrikanın böylesine teknolojik ve karmaşık hale gelmesi işletmenin kurumsal stratejileri içinde insan kaynakları fonksiyonunun önemini artırıyor. Bu bağlamda eğitim stratejileri daha fazla odaklanılması gereken bir konu haline geliyor. Artık çalışanların işe girerken mevcut olan bilgi ve deneyim birikimleri işin ilerleyen bölümlerinde asla yeterli olmayacaktır. Bir yandan her teknolojik fabrikanın kendine has özellikleri olabilirken diğer yandan bilimsel ve teknolojik gelişmeler çalışanın sürekli yenilenmesini gerektirecektir. Bu nedenle teknolojik fabrikanın çalışanı için temel nitelik işe başlarken bilgi ve deneyim olarak ne biriktirdiği (neye sahip olduğu) değil, öğrenme süreçlerinde nasıl daha hızlı, daha çevik, uyarlı ve verimli olabileceğidir.

Genel bir tanım vermek istersek; teknolojinin “insanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü” olduğunu söyleyebiliriz. Tanımı sanayiye, üretime ve fabrikaya indirgediğimizde ise teknoloji için karşımıza “bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi” şeklinde bir tanım çıkar. Birinci Sanayi Devrimi’nden bu yana teknoloji o çağın fabrikasının veya atölyesinin ayrılmaz bir parçası olarak çıktı. Buna karşılık Dördüncü Sanayi Devrimi’ne kadar teknoloji üretimi gerçekleştirmek için kullanılan tezgâhlar, makineler, cihazlar, üretim metodolojileri ve insan kaynağının iş yapma biçimiyle ilgili nitelikleri olarak anlaşıldı.

21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde durum geçmişe oranla hayli farklı görünüyor. Hiç kuşkusuz; ileri teknolojili tezgâhlar, gelişkin makineler, robotlar vb. üretimin yapısal ve mekânsal görünümünü hayli değiştirecek. Ama en önemli farklılığın bugüne kadar hiç olmadığı biçimde veri ve enformasyonun öne çıkması olduğunu söyleyebiliriz. Geleceğin fabrikasında hammadde, malzeme ve ürün akışına açık biçimde eşlik eden veri ve enformasyon olacak. Fabrikayı oluşturan altyapı üretimi hedefleyen makineler kadar onlara eşlik eden, bilişsel akışı sağlayan –donanım ve yazılımdan oluşan– bilişim ve iletişim (BİT) sistemlerinden oluşuyor. Bilişim, iletişim teknolojisi sistemleri sadece altyapıdan verilerin toplanması amacı ile yetinmiyor; bunlar aynı zamanda verilerin işlenmesi ile çalışanların işlerini kolaylaştıracak olan yardım ve karar destek sistemlerinin de varlığını sağlıyor.

Geleceğin fabrikasında veri ve enformasyon, nitelikli çalışanlar için iş yapmanın temel unsurları arasında olacak. Bu amaçla çalışanlar yukarıda değinilen çeşitli cihazları ve yardım sistemlerini kullanacak. Bu teçhizatın katılımı ile üretimde kaynak kullanım etkililiği, verimlilik ve sonuçta çıktının miktar olarak artışı ve kalite olarak iyileşmesi sağlanacak. Yeni fabrikanın örgütlenme modeli ve iş yapma biçimi takım çalışması odaklı olacak. Takımlar kendilerine delege edilen iş ve projeleri yürütürken yeni yardım ve karar destek sistemlerini kullanacak. Öngörebildiğimiz gelecek açısından gerek üretim gerekse enformasyon sistemlerinde yüksek düzeyli teknolojinin kullanımının amacı insanı teknoloji ile ikâme etmek değil. Sözü edilen, yeni teknolojik imkânların çalışanların yardımcıları olacağı, sonucu belirleyecek kararların gene insan çalışanların yetki ve sorumluluğunda olacağını söylemeliyiz. Geleceğin fabrikaları insanların ileri teknolojik makinelerin daha fazla katılımı ile iş yaptıkları üretim alanları olacak.

Günümüzde ortalama sınai profile uyan bir fabrikayı gözlediğinizde insan – makine etkileşiminin kolay ve risksiz olmadığına tanık olabilirsiniz. Geleceğin fabrikası insan çalışanlar için teknolojik sistemler, makineler ve robotlarla çalışmayı kolaylaştırıcı olmayı ve iş güvenliği riskini minimize etmeyi hedefliyor. Yeni makinelerde gömülü donanım ve yazılım nedeniyle bulunacak yapay zekânın insan ve makine arasındaki iletişim ve işbirliğini geliştirmesi bekleniyor. Bu bağlamda bir çalışan bir başka iş arkadaşı ile haberleştiği biçimde makinelerle de ses ve hareketlerle iletişim kurabilecek. Bir anlamda insan ile fiziksel makine arasındaki iletişim kanalı daha verimli ve etkili hale gelecek. Bu durumda insan için bir yandan manuel çalışma oranını azaltırken yönetim, gözetim ve denetim yönlü görevlerin oranını yükseltecek.

Geleceğin fabrikası –daha önce sözü edildiği gibi– kendi içinde dikey, ekosistemi ile (değer zinciri ile) yatay ve uçtan uca entegrasyon içinde olacak. Fabrika sisteminin kendi içindeki bütünlüğünü ifade eden dikey entegrasyon sayesinde planlama fonksiyonunun giderek kısmen üretim alanında çalışanların sorumluluğuna devredileceği anlaşılıyor. Mevcut durumda planlama görevini üstlenmiş olan endüstri – işletme – planlama mühendislerinin daha fazla oranda süreç iyileştirme, yeni süreç geliştirme, atık (israf, fire, ıskarta) azaltma ve verimlilik artırma ile uğraşacakları öngörülüyor.

Gelecek, İnsan kaynakları, İşletme, Üretim / İmalat kategorisine gönderildi | , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum yapın