Gürcan Banger
ON: Sevginin ne olduğunu öğrenmek için biz sözlüğe başvurmanız fazlaca yararlı olmaz. Çünkü sevginin öğrenilmesi ve özümsenmesi, yer aldığımız yaşam çevresinden aldığımız etkiler, birlikte olduğumuz insanlar, içinde doğup yaşadığımız sosyal kültürle yakından ilgilidir. Bunlara kişisel düzeydeki zihinsel ve duygusal oluşumumuzu da eklediğimizde, sevginin gerçekte bir sözcükten çok daha karmaşık bir kavram, hatta kurum olduğu ortaya çıkar. Ne olduğu konusunda uzlaşmadığımız başka kavramlarla sağlıklı iletişim kuramadığımız gibi, farklı sevgi algıları da olumlu sevgi iletişimini engelleyici etki yapar. Çok fazla sayıda faktörün bir araya gelmesini gerektiren bu karmaşık durum, doğal bir şekilde sevgi iletişimi zorlaştırıyor; hatta pek çok durumda ‘iyi tesadüflere’ bağlı kılıyor. Demek ki; cevaplamamız gereken birinci soru sevgiyi nasıl tanımladığımız veya sevgiden ne anladığımızdır. Ayrıca dünyada ‘başarılı’ sevgi öyküleri bulabilecek olmakla birlikte sevginin ‘sözlük’ basitliğinde bir başvuru kitabının olmadığını da bilmeliyiz.
ONBİR: İyi bir ilişki için kişilerin birbirinin kopyası olması gerekmez. Doğal olarak her insanın bedensel, duygusal, düşünsel veya kültürel farklılıkları var. Bu farklılıklar ilişkinin gelişmesinde bir zenginlik ve çeşitlilik potansiyeli oluşturur. Farklı bakış açılarını ve kişilikleri karşılıklı zenginleşmek için bir cevher kaynağı olarak düşünmek uygun olur. Karşılıklı etkileşim, her kişinin önceden hâkim olduklarından farklı, yeni alanlarla tanışmasını sağlayabilir. Herkes kendi farklılığını ilişkiye taşıyabilir; burada önemli olan, bunları paylaşılabilir hale getirmektir. Farklı bakış açıları ilişkinin taraflarından birisinin kazanması gereken bir mücadeleye dönmek yerine ilişkiye ve sevgiye katkı yapan bir strateji olabilmelidir.
ONİKİ: Sevgi, olumluluk üzerine kurulması gereken bir ilişkidir. Sorunlar üreterek bir ilişkiyi sürdürmek mümkün değildir. Hata bulmak yerine, bunları konuşmak; sorunları süründürmek yerine birlikte çözmeye çalışmak daima daha iyi sonuçlar verir. Yıkmak kolaydır; ama bir sevgi dünyasını kurmak, bazen bir ömre bile sığmayabilir.
ONÜÇ: Mutluluk konusunda nasıl bir yanlış algı ve kabul içindeyiz? Mutluluk konusunda yaptığımız birinci yanlış, sonsuz yaşam –yani ölümsüzlük– konusunda yaptığımız büyük hayale benziyor. An be an mutlu olmak yerine sonsuza kadar sürecek bir mutluluk süreci arzu ediyoruz. Masallar bile “Sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bitmiyor mu? Orada ifade edilen, bir vesile ile yakalanan mutluluğun sonsuza kadar bizi saran bir iklim olmasıdır. Bu varsayım, gerçek bir illüzyondur. Özellikle günümüzün mutluluk kavrayışı, bu duygu toplamının bir tüketim nesnesi haline geldiğini gösteriyor. Neyi aynı tadı alarak sonsuza kadar tüketmeye devam edebiliriz? Aşkın ve insanın bile tüketilir hale geldiği yeni dünyada sonsuza kadar tüketip haz alınacak bir ‘şey’ olabilir mi?
ONDÖRT: Mutluluk adına en çok istenenlerin başında aşk gelmez mi? Hâlbuki insan deneyimi ve onun görünümlerinden birisi olan sanat, aşkın mutluluk kadar mutsuzluk kaynağı olduğunu da gösteriyor. Mutluluk adına aşkı talep ederken gizil biçimde mutsuzluk ihtimalini de almış oluyoruz. Aşkın mutlu yapma potansiyeli de bu siyah-beyaz gibi ikili karşıt yapısından kaynaklanıyor.
ONBEŞ: “Sevmekten sonra en büyük mutluluk” der Fransız yazar André Gide, “sevgisini itiraf etmektir.” Gerçekten sevgi ifade edilmekle güç kazanır. Bir kişide yoğunlaşmış olan sevgi, iki kişilik olmaya başlar. Sevginin ifadesi, ışığın ve gölgenin birlikte var olması gibidir. Işık olmadan gölgenin kavranamadığı gibi sevginin algılanması da ifade edilmesine bağlıdır. Sonuçta; seven ve sevilen, birlikte var olurlar. Sevgiyi ifade eden sözlerin gücü, sevginin gücünün işaretidir. Alman ozan ve düşünür Goethe, sevgi ile sözlerin buluşmasını şöyle ifade eder: “Sözlerimiz yürekten gelmedikçe hiçbir zaman iki yüreği birleştiremezsiniz.” Bu sözleri şöyle yorumluyorum: Sevginin kavranması için ifade edilmesi gerekir; sevgi ifade edilince yerini, ışığını ve suyunu bulmuş çiçek gibi daha bir istekle büyür ve gelişir.
ONALTI: İnsan, sevgiye saygı ve özen göstermeli. Sevgiye emek vermeli. Sevmek, yaşamımızı ve evrenimizi anlamlandırmaktır. Bu anlam adınadır ki; sevgi ifade edilmeli. Sevginin doğru ifadesi, hem varoluşumuzu ve ilişkimizi hem de yaşadığımız evreni zenginleştirir.