Küçük İşletme Dünyası
Gürcan Banger
BİR
Bir işi, işletmeyi yürütmek zordur. Buna karşılık pek çok iş sahibi kendi işinin günlük ve teknik operasyonları açısından çok başarılı izlenimi veren bir görüntü verir. Uzunca bir müşteri listesi vardır. Yaptığı iş konusunda ün kazanmıştır. Buna rağmen gene de bir eksiklik var gibidir. İşletmeyi analiz ettiğimizde kârlılık yönünden ilk bakışta görünenden farklı bir durumla karşılaşırız. Ne yazık ki firma hareketliliği ölçüsünde kârlı değildir. Kimi zaman iş sahibi geçmişte kazandığı halde şimdi neden kazancının yetersiz olduğu konusunu merak eder. Ama genellikle teknik işlerden arta kalan zamanında vergiden malzemeye, işçi ücretlerinden genele giderlere kadar masrafları ödemeye çabalamakla meşgul olduğundan küçük işletmenin bilançosunun kârı ifade eden son satırına dikkate etmeye zamanı kalmaz. Kredi alma veya ödeme zorlukları ile nakit akışı darboğazlarının yarattığı korkular karşısında yapılacak işler listesine net kârın nasıl sağlanabileceği bir görev eklenmez.
Bir küçük işletme için kâr etmek önemli midir? Pek çok iş sahibi için kâr etmek kimi zaman gözden kaçırılan bir konu olsa da böyle bir soru çok da anlamlı değildir. Çünkü bir işletme kurmanın ana nedeni kazanç sağlamak, dolayısıyla kâr etmektir. Ekonomik işin mantığı budur. İş sahibinin kendi ve ailesinin geçimini sağlamak, çalışanların ücretlerini ödemek ve işletmenin gelişmesini mümkün kılmak için işletme kâr elde etmek zorundadır. Kârlılık işletmenin kalıcılığı, sürdürülebilirliği, büyümesi ve yenilenmesi için zorunlu kriterdir.
Eğer bir işletmenin problemi kabul edilebilir kâr oranına sahip olamamaksa bu durumda çözümü nerede aramalıyız? Bir işletmenin kârsızlık sorununu çözmesinin önündeki engeller neler olabilir? Başlangıçta her şey yolunda gider gibi görünürken şimdi gelinen kârsızlık açmazı nasıl aşılacaktır? Bu soruların doğru ve işe yarayan cevapları hiç de kolay değildir. İşletmenin kârını artıracak çözümler bulmak “İşletmenin İnternet sitesi nasıl yapılır?” veya “Müşteriye nasıl hitap etmek gerekir?” gibi soruların cevaplarından çok daha zordur. Kârı artırmak üzerine yazılmış kitaplar veya bu konuda yapılan sunumlar genelde doğrudan çözüme uzanmayana, genel geçer, kolay sorulara cevap verirler. Bir başka yaklaşım ise küçük işletme sahibinin bilgi ve deneyim birikimi ile kavramakta fazlasıyla zorlanacağı bir dil ve söylem kullanır. Özetle; aşırı kolaycı veya aşırı ‘akademik’ yaklaşımlar küçük işletmenin kârlılık problemine çözüm üretmekten çok uzaktır. Diğer yandan kârlılık konusundaki darboğaz ve sıkıntıları aşmanın önemli rolü –alması gereken teknik destekler yanında– öncelikle iş sahibinin kendisine, kârın önündeki engelleri kaldırma konusunda niyetli ve gayretli olmasına bağlıdır.
Küçük işletme sahibi, kendince doğru kabul ettiği bir pazar alanında (nişte) işletme kurmanın ve iş yapmanın risklerini üstlenen, başardıkça bundan mutlu olan bir kişidir. Sıklıkla böyle bir işletmede aile mensuplarının çalıştığı da görülür. Bu nedenle böyle bir ekonomik girişime aile işletmesi adı verilir. Dolayısıyla müşteriler işletmeyi ailenin ismiyle bilirler. Bazı müşterilerin işletmeyle ilişkileri ailenin kendisi veya ismi ile olan ilişkilerine bağlıdır.
Son yıllarda küçük işletme alanını etkileyen gelişmelerden birisi teknolojik yeniliklerdir. İnternet üzerinden çevrim içi satış, aynı ortamda tedarik yapma, müşteri ve tedarikçilerle sanal ortamda iletişim küçük işletme dünyasının şartlarını değiştiriyor. Oyunun kuralları değişiyor ve değişmeye devam edecek. İşletmenin kârlılığının iyileştirilmesi giderek küçük işletmenin teknoloji ile olan etkileşimi ile yakından ilişkili hale geliyor. Diğer yandan müşteri istek ve beklentilerinin değişmesi, üreticilerin pazara daha kısa sürelerde farklı ürün ve hizmetler sunar hale gelmeleri de bir yandan yeni fırsatlar diğer yandan yeni tehditler oluşturuyor. Yeni iş dünyası şartlarında sadece iş yapma araçları değil; satın alma yaklaşımları, çalışan davranışları, rekabetçi fiyatlama ve pazarda görünürlük özellikleri de değişiyor.
İKİ
İşletmesini yıllar önce kurmuş, deneyimli iş sahiplerinin açılış gününün telaşı anıları arasında değerli bir yere sahiptir. İlk gün çevrilen kapı anahtarı, ilk satışın yapılması, ilk teklifin faks edilmesi, sabit telefonun ilk çalışı, bankada ticari hesabın açılışı; tümünün küçük işletmenin tarihinde özel yeri var. Şimdi iş amaçlı olarak geçmişe oranla farklı araçlar kullanılıyor. İnternet, eposta, sosyal medya ve akıllı telefon hemen her işletmenin vazgeçilmez araçları arasında yerini aldı. Geçmişte basit yol ve araçlarla kâr edebilen işletme bugün yeni teknolojilerle kârlılık problemi yaşanıyorsa yıllanmış, geleneksel işletme kültürünün ve iş yapma biçiminin ‘elden geçmesi’ gerekiyor demektir.
Küçük işletme, onu kuran girişimcinin çok sevdiği küçük bebeği gibidir. Ona asla olumsuzluklar yakıştırmak istemez. Bu nedenle kendi ‘küçük işletmesinin bilançosundaki kâr(sızlık) satırını’ görmekte zorlanır. Kimi zaman da görmek istemez. Bu inatçı körlüğün arkasında çoğu zaman daha kuruluş aşamasında mevcut olan iş ve işletme kültürü konusundaki eksiklik ve zafiyet yer alır. Girişimci yapacağı iş konusunda ‘teknik bilgiye’ sahip olmanın bir işletmeyi yürütmek için yeterli olduğunu kabul ettiğinden ve zaman içinde de kendini bu konuda yetiştirme ihtiyacı duymadığından sözü edilen türde bir ‘işletme körlüğü’ içine düşer.
Pek çok küçük işletme henüz kurulduğunda girişimciyi memnun eden kâr oranına sahiptir. Ama işlerin başlangıçta yolunda (kârlı) gitmesi, hızlı değişen bir dünyada bu durumun çok uzun süre aynı şekilde gideceğini garanti etmez. İşletmenin değişen müşterinin ve pazarın taleplerine bağlı olarak –kârlı bölgede kalabilmek için – işletme kültüründe ve iş modelinde değişime gitmesi gerekir.
Kârsızlık problemi ile karşılaşan küçük işletmenin durumu ile ilgili olarak neler söyleyebiliriz? Yukarıda sözü edildiği gibi –pek çok başka iş ve işletme problemine benzer şekilde– kârsızlık sorununun nedenlerinden birisi bu konuda yeterli bilgi ve deneyimle donanmamış olmaktır. Bu nedenle girişimcinin henüz küçük işletmenin kuruluş aşamasında ileride yaşayabileceği kârsızlık ve nakit akışı sorunları ve bunların muhtemel çözümleri konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Böylece problemi aktif hale gelmeden yakalamak ve onu yaratan kaynağı ortadan kaldırmak veya bir çözüm bulup uygulamak mümkün olur. Böylece kâr modelindeki sorunları önceden fark eden ve değiştirmeyi gündemine alan, öngörülü girişimciler ve küçük işletme sahipleri gerçekten var mıdır?
Kârlı bir işin sahibi olan akıllı küçük girişimci öncelikle bu konumunu korumak ister. Bu amaçla yeni kazanç ve kâr alanlarını arar, araştırır. Mevcut durumuna takılmayıp kendi sektöründe veya komşu sektörlerde; yerel, bölgesel, ulusal ya da küresel alanlarda gelişen yeni yönelimleri izlemeye özen gösterir. Küçük işletmesini her açıdan yalın tutmaya çabalar. Mümkün olan ölçülerde net kazancını çoğaltmaya çalışır. Bir küçük işletmenin ‘işler yolunda giderken’, yani kârlılık satırında tatmin edici bir değere sahipken bile değişim ihtiyaçlarını dikkatle izlemesi gerekir. Bu süreçte işletmenin emek ile teknoloji arasındaki dengeyi teknolojik tercihler yaparak yeni duruma ayar etmesi beklenir. Buna pazardaki değişimlere uygun ürün, hizmet, iş modeli iyileştirmelerini de eklersek küçük işletme pazardaki rekabetçilik özelliğini koruyup sürdürür.
Geçmişte iş dünyasında değişimin daha yavaş görüldüğü dönemler vardı. Ürünler, hizmetler ve iş yapış biçimleri sıklıkla değişmiyordu. Bu türden durağan bir çağda küçük işletmelerin de kendilerini değiştirip dönüştürmek için zorunlulukları da yoktu. Artık değişim iş dünyasının ayrılmaz bir özelliğidir. Bu nedenle girişimciler ve iş sahipleri bu hızlı değişim olgusunu benimsemek ve iş yaşamlarında kaçınılmaz biçimde buna uygun davranmak zorundalar. Ama farklı nedenlerle değişim olgusunu içselleştirmeyip farklı davranmayı tercih eden küçük işletme sahipleri de var.
ÜÇ
Bir iş sahibi hayal edin – yıllardır aynı işi yapmaktadır. Bu süre içinde iş modelinde herhangi bir değişiklik yapmamıştır. Geçmişteki performansına benzer ciro elde etmekle birlikte kârlılığında düşüş yaşanmaktadır. İş sahibi uzun yıllardan sonra emeklilik hayali içindedir. Karşımızdaki görünüm, düşen kârlılığa rağmen hâlâ uzun çalışma saatleri gerektiren bir durumdur. İşletmenin kendisine kazandıracak değerli bir müşteri listesi olmasına rağmen kazancın önemli bölümü masrafların karşılanması amacıyla harcanmaktadır. İş sahibi emekli olmayı düşündüğünde bu görünüm işletmeyi devir (satın) alacak herhangi bir yatırımcı için cazip gelmeyebilir. İş sahibinin işletmeyi tekrar değerli hale getirmek için başarması gereken önemli işler olduğunu söyleyebiliriz. Pek çok küçük işletme bu örneğe uyar ve ne yazık ki ya kapanmak zorunda kalır ya da çok düşük bir bedelle devredilir.
Bir başka iş sahibi hayal edelim – onun için emeklilik bir hayal bile olamayacak kadar uzaktadır. İş sahibinin işletmeden uzaklaşmayı düşünmesi için önünde yaklaşık 25 yıl gibi uzunca bir süre bulunmaktadır. İşletmenin müşteri veya kârlılık sorunu yoktur, ama çevreden kaynaklanan nedenlerle işletme bir depremde sallanan bir yapı gibidir. Dış ekonomik faktörlerin yarattığı olumsuz etkilere işletmenin ne kadar dayanabileceği belli değildir. İşletmenin kalıcı olması için imkân dâhilindeki tüm önlemlerin alınması gerekmektedir. Müşterileri memnun edebilmek için fazlaca iş yapılmakta; hatta pek çok kez bu işlerden ücret alınmamaktadır. Kurulmuş olan müşteri ilişkileri nedeniyle ileriki yıllarda büyük işler geleceği hayal edilmektedir. İş sahibi ücretsiz de olsa yaptığı işlerden büyük haz aldığı inancı içinde mutludur. Gene bu örneğe uyan çok sayıda küçük işletme bulabiliriz. Bir işletmeye sahip olmanın gerçek anlamda kazanç ve kâr elde etmek olduğunu –işin eğlencesi nedeniyle– unutan iş sahibi bir süre sonra işletmenin finansal olarak içinin boşaldığını acıyla fark edecektir. İşletmeyi ya kapatacak ya da düşük bir fiyatla elden çıkarmak zorunda kalacaktır.
Şimdi hayal edeceğimiz iş sahibi ‘kendisini mutlu etmeyen işletmeyi düzeltmek için’ ne yapacağının merakı ve arayışı içindedir. Henüz işletme çalışır haldedir, ama kapıya kilit vurulması da o denli şaşırtıcı olmayacaktır. Böyle bir durumda işletmeyi kurtarmak mümkün olur mu? Bu soruya “Evet” cevabı verebilmek için bazı konularda enformasyon sahibi olmamız gerekir. Örneğin küçük işletmenin bir müşteri listesi varsa ve ihtiyaç tatmin eden bir hizmet veriyorsa işletmede iyileştirme potansiyeli var demektir. Ama başarılı olmak için iş sahibinin samimi, iyi niyetli ve gayretli ilgisi de var olmalıdır. Bu durumda daha önce bilinmeyen ya da fark edilmemiş yeni yollar bulunabilir. Pek çok küçük işletme doğru pazarda konumlandığı, müşteri ihtiyaçlarını tatmin etmek için doğru hizmet potansiyeline sahip olduğu halde iş sahibinin kazanca ve kâra yönelik değişim ve dönüşüm için gerekli samimiyet, iyi niyet, gayret ve yüklenmeyi göstermemesi nedeniyle başarılı olamaz. Girişimcinin değişim yönünde irade göstermediği bir küçük işletmede doğru dönüşüm sağlamak imkânsız kadar zordur. Böyle bir durumda iş sahibi kendi işletmesinin geleceği önünde duran bir engel gibidir. Özetle; bu da sıkça görülen ve başarısızlıkla sona ermesi muhtemel, kötü örneklerden bir başkasıdır.
Bu işletme örneklerinin verilmesindeki amaç, işletmenin başarısında kazanca ve kârlılığa vurgu yapabilmektir. Bir işletme ekonomik kazanç ve kâr elde etmek üzere kurulur. İş sahibinin odağı bu gerçekten uzaklaştığında veya iş sahibi uzaklaşmış olan odağını tekrar ekonomik getiri noktasına döndürmekten geri durduğunda işletme kaybetmeye devam edecektir. İşletmeyi yeniden kârlı hale getirmenin sihirli bir formülü yok. En azından bu görev kolay değil. Öncelikle değişimin önünde duran iş sahibinin direncini aşabilmemiz gerekiyor.
DÖRT
Küçük işletmenin bilançosunda kârlılık satırının daha iyi olmasını istiyoruz. Bu konuda çözüme yönelik, hızlıca uygulanabilen öğütler hiç de kolay değil. Bazı çözümler söz konusu olsa bile kimi zaman iş sahibinin ya da yöneticinin değişime direnen tutumu ile karşılaşabiliriz. Diğer yandan ne tür iyileştirmeler, değişiklikler veya geliştirmeler yapılırsa yapılsın; daima iş modelinin ön saflarına net kazançtaki artışı yerleştirmek zorundayız. Pazara müşteri ihtiyaçlarını tatmin eden kaliteli ürün ve hizmetler sunmamız aksi düşünülemeyecek bir zorunluluktur. Bunu özümseyerek işle ilgili kararlarımıza yöneldiğimizde atacağımız her adım kârlılığı dikkate almak durumundadır. Kârlılık olgusu yıl sonunda farkına varacağımız bir sayısal değer veya oran değildir. Kârlı olmayı başarmak için ‘işletmenin kâr etmesi gerçeğini’ her an hatırlamak zorundayız.
Bir işletme uzun dönemde kazançlı bir görüntü verebilir, ama nakit akışı doğru planlanmazsa borç ödeme zorluğu içine düşerek zarar görebilir, hatta batabilir. Nakit akışı bir işletme için daima göz önünde durması gereken bir süreçtir. Keza ücret ödemeleri de iş sahibinin daima göz önünde bulundurması gereken bir maliyet kalemidir. Uygun hazırlık yapılmazsa küçük işletme sahibi çalışanlarını kaybetme riski ile karşılaşır. Kârlılık da iş sahibinin sürekli olarak göz önünde tutması gereken benzer bir konudur. İşletme kârlılık yörüngesinden uzaklaştığında kalıcılık ve süreklilik yönlerinden sağlık problemleri yaşamaya başlar. İşletmede yapılan her satış, her ücret ödemesi ya da her satın alma (tedarik) kârlılık kriteri dikkate alınarak yapılmak zorundadır. Bu açıdan bakıldığında işletmenin (çalışan ücretlerinden malzeme tedarikine kadar) tüm giderleri bir maliyet değil, kârlılık unsuru olarak algılanmalıdır. Çünkü işletmede kârın kaynağı sadece satış değildir, işletmedeki (maliyet gibi görünenler de dâhil olmak üzere) tüm fonksiyonlar kârlılığı artıran katkılar yapabilir. Ayrıca maliyetlere kârlılık açısından bakan bu yaklaşımı 21’inci yüzyılın yüksek hızlı değişim ortamında gerçekleştirmek zorundayız.
İşletmenin iş modelini iyileştirme ve geliştirme amaçlı olarak incelerken iş sahibinin kendisini sadece var olduğu sektör veya iş alanı ile sınırlaması ciddi bir eksiklik olur. Gerçekte farklı sektör veya alanlar gibi görünen işler, iş modelleri açısından benzerlikle gösterebilir. Her girişimci bir başka sektördeki iş modelinden esinlenilerek kendi modeli için iyileştirme ve geliştirme fırsatları bulabilir –ki tarım alanından alınan bir benzetme (çaprazlama) ile buna ‘çapraz inovasyon’ adı veriliyor. Örneğin perakende satış yapan küçük işletmeler toptan ticaret yapanlardan kendi satış sistemleri için bazı geliştirme fikirleri edinebilirler. Genelde iş kültürünün kaynağının işletmelerde gerçekleştirilen uygulamalar olduğu düşünülürse yenilik ve geliştirme aramanın uygun alanlarının başka işletmelerin deneyimleri olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Diğer küçük işletmelerin deneyimleri her zaman yeni geliştirmeler için fikir tohumluk ve fidelikleri gibidir. Ama elde edilen yeni bilgi ve deneyimlerin ekonomik başarıya, kazanca ve kârlılığa dönüşmesi iş sahibinin bunları kendi işletmesinde uygulayabilme beceri ve yeteneğine bağlıdır.
Bahar aylarında kırlık alanlarda dolaşırken çok çeşitli bitkilerle karşılaşırsınız. Eğer yeterince dikkatli ve özenli değilseniz tüm çevreniz sizin için ‘yeşillikten’ ibarettir. Ama bu gezintide dikkatli ve incelemeci olmayı seçerseniz daha önce görüp tanımadığınız pek çok güzelliği fark edebilirsiniz. Başka işletmelere yapacağınız ziyaretler de böyledir. Gittiğiniz işletmenin veya görüştüğünü girişimcinin iş modeli konusunda yeterince dikkatli bir izleyici olursanız orada kendi işiniz için esinlenebilecek pek çok ipucu bulmanız mümkündür. Yeni iş fikirleri zihnimizde hiç yoktan belirmezler. Zihnimiz kendi bildikleri ile karşılaştırma ve kıyaslamalar yaparak farkları kavrar, bunları kullanarak yeni ilişkilendirmeler üretir. Bu nedenle başka iş modellerini izlemek, onlar hakkında okumak, araştırma yapmak ve düşünmek işletmenin kârlılığını artıracak fikirler üretmek için uygun fırsatlar yaratır.