Yaratıcılık: Geniş ve Derin Düşünme

Yaratıcılık: Geniş ve Derin Düşünme

Gürcan Banger

Gözlenen bir olay ya da nesne birkaç nedenden dolayı bizi yanıltabilir. Birincisi; bizim kalıplaşmış, önyargılı bakışımızın yarattığı süzgeç etkisidir. Gözlem konusu farklı olsa bile onu kendi alışkanlıklarımız ve ezberlerimiz süzgecinden geçirerek –bu nedenle farklı ve yeni olanı dışarıda bırakarak– anlamak ve açıklamak isteriz. İkinci yanılgı kaynağı ise görünen yüzün aldatıcılığıdır. Çoğu zaman olayın ya da nesnenin dışarıdan görünen yüzü bir sonuçtan ibarettir; onu yaratan neden gördüğümüzden çok daha farklı olabilir. Aceleci karar verme tavrımız bu yanılgıyı pekiştirir ve bizi yanlış açıklamalara ve çözümlere savurur.

Belki bu bağlamda üçüncü bir yanılgı kaynağından da söz etmek mümkündür. Eğer olayı veya nesneyi anlayacak ve açıklayacak bilgi ve deneyim zenginliğine sahip değilsek bu nedenle de yanlış noktalara savrulabiliriz. Yaşamda karşımıza çıkan sorunlar ve bunların gerçek çözümleri birden fazla bilim ve disiplin konusunda bilgili ve deneyimli olmayı gerektirir. Karşımızdaki olay ya da nesne ezberimizdekilerle benzeşebildiği kadar tümüyle farklı da olabilir; bu ihtimali daima akılda tutmalıyız. Özetle; yaratıcılık düşünme süreçlerinde çeşitlilik, genişlik ve derinlik özelliklerini içinde taşımalıdır. Kolaycı acelecilik, bağnazlık, sığlık, yüzeysellik ve görünenle yetinme yaratıcılığın dışında kalması gereken özelliklerdir.

Yaratıcılık, Bilgi ve Deneyim

Futbol, tüm dünyada en çok ilgi gören spor ve gösteri endüstri dallarından birisidir. Sayısı milyarlarla ifade edilen topluluklar stadyumlarda ya da TV aygıtının karşısında futbol maçlarını izler. Maçı, oyuncuları ve olayları tartışır; güzel hareketleri birbirlerine övgüyle anlatırlar. İzleyenlerin bir büyük kitle oluşturmasına rağmen yeni sportif hareketler asla sayısı izleyiciler kadar büyük olmayan, ama bu konuda çalışma yapan oyuncular tarafından geliştirilir. Yeni takım ve oyun yönetim stratejileri az sayıdaki teknik direktör ve uzman tarafından yoğun bilgi birikimi ve deneyime bağlı olarak geliştirilir. Bu konu, “Yaratıcı fikir ve eylemler, buna hazır zihinler tarafından üretilir” şeklinde ifade edilir. Gene yaratıcılığa temel olarak bilgi ve deneyim ihtiyacını anlatmak üzere haklı olarak “yeniyi yaratmak için mevcut olan hakkında çok şey bilme” gerektiği söylenir.

Bilgi ve deneyim, bir ‘at gözlüğüyle bakma’ tehlikesi yaratmadığı sürece değerlidir. Ama bir ‘kalıplaşmış bakış açısı’ riskini de içinde taşır. Özellikle kolektif (katılımlı) yaratıcılık süreçlerinde bu tür bir riske takılıp kalmamak için çalışma ekibinin uygun bileşime sahip olması istenir. Teknik sorunlar genelde uzman bilimciler, mühendisler ve teknisyenler tarafından çözülmesine rağmen düşünce geliştirme takımlarında farklı sosyal, kültürel ve sanatsal nitelikleri olan kişilerin de bulunması tercih edilir. Böylece çok farklı bakış açılarının ve çeşitlenmiş algıların ortaya çıkması mümkün olur. İlgisiz gibi görünen alanlardaki konuların eşlenmesinin yaratıcılık ve inovasyondaki önemi hatırlanırsa bu tür takımların değeri kolayca kavranır.

Düğmeye Basmak

Yukarıda acelecilik olarak ifade edilen bir noktayı tekrar vurgulamakta yarar var. Bir yaratının oluşumu –böyle benzetmeler yapılmakla birlikte– kişinin zihninde ‘düğmeye basılmış gibi bir ampulün yanması’ şeklinde gerçekleşmez. Yeni bir fikir, çoğu durumda son bir damla ile bardağın taşmasına benzer bir “kıvılcım anı” ile ortaya çıkar. O noktaya gelinceye kadar çok fazla düşünme süreci ve deneyim yaşanmıştır. Yaratıcı fikrin uygulamalı olarak yaşama geçmesi için yeniden kaynak ve zaman gerekebilecektir. Başarılı yaratıcılık örnekleri incelendiğinde her birinin uzun sayılabilecek bir sürecin sonucu olduğunu görmek mümkün olur.

“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” denir. Gerçekten yaratıcı bireylerin de buna benzer düşünme ve yoğunlaşma özellikleri olduğunu gözleyebiliriz. Yaratıcı fikir tohumları bireyin yaşamsal alışkanlıklarına bağlı olarak bazı durum ya da ortamlarda daha kolayca ortaya çıkabiliyor. Yaratıcılık yönünden başarılı bilim insanı, buluşçu, sanatçı, yazar ve uzmanların yaşamlarında bu özelliklere dair çok sayıda –kimi zaman garip görünümlü– örnekler buluruz. Bu bağlamda bireyin kendi yaratıcılığını gözleyip buna uygun davranması kolaylaştırıcı olabilir.

(Sırada “Yaratıcılık: Düzen ya da Düzensizlik” var.)
Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Düşünce, Fikir - Düşünce, Yaratıcılık kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın