Sivil Sorunlar, Siyasal Sorunlar

Sivil Sorunlar, Siyasal Sorunlar

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Öğretmen, deneyimli siyasetçi ve eski milletvekili Murat Kâhyaoğlu’nun bir dönem Eskişehir’deki öğretmen örgütlenmesini anlatan kitabı siyasetin geçmiş yerel sorunlarından örnekler veriyordu. İmza gününün sonrasında yapılan yorumlar da kitapta sözü edilen bazı problemlerin halen mevcut olduğunu ve devam edegeldiğini bir kez daha ortaya koydu. Bu konuyla ilgili yasalardan başlayıp siyasette yer alan insan kalitesine kadar değişik tartışmalar sürüp gider. Biraz dikkat ederseniz, bu sorunların sadece siyaset alanına özgü olmadığını görürsünüz. Dernekler, vakıflar, kulüpler, topluluklar gibi sivil toplum kuruluşlarında da benzer sorunlar sürüp gitmektedir.

STK olarak kısalttığımız bazı sivil toplum kuruluşlarını gözümüzün önüne getirelim. Buralarda işaret edilen ilk sorun, halkın katılım eksikliğidir. Genelde ismi, örgütle bitişik hale gelmiş Az sayıdaki insan -genelde bir başkan-, yıllar yılı etkinlikleri kendi başına götürmeye çalışır. Bir açıdan bunun söz konusu kişiler tarafından yapılan bir özveri olarak kabul edilebilir. Adeta bir sosyal ve sivil sorumluluk duygusuyla örneğin bir başkan, çalışmaları sürdürmektedir.

Gerçekten böyle midir? Özveriyle çalışmaları sürdüren az sayıdaki kişinin ve ezelden ebede başkan olan kişinin, örgütün önünü tıkıyor olması ihtimali yok mudur? Belki de malum işgüzar yönetici, başka insanların yetki ve sorumluluk almalarını, katılımda bulunmalarını engelliyordur. Ne yazık ki; STK’larda gördüğümüz ana sorunlardan önemli bir tanesi budur. Kendisini uzman ve duayen sanan (ehliyeti kendinden menkul) bazı kişilerin STK’ların önünü tıkamaları gerçeği gün gibi ortadadır.

“Hep ben, daima ben” anlayışının devamında bir başka hastalık daha vardır. Bu tür kişilikler, örgüt içinde katılıma, özellikle yönetime katılıma tahammül edemedikleri gibi, sivil toplum içinde örgüt çeşitliliği olmasını da kabul edemezler. STK içindeki monarşik anlayışlarını, sivil toplum içerisinde de sürdürmek istemezler. Onlar için benzer konularda çalışan örgüt sayısı, birden fazla olmamalıdır. Özetle; sivil toplum ruhunun, çoğulculuk, katılım, birliktelik ve ortak çalışma olduğunu anlamaktan çok uzaktırlar. “En iyisini ben bilirim” veya “Benden iyi kimse yönetemez” anlayışının gideceği iki nokta vardır. Sonunda ya o örgüt yok olur; ya da malum çok bilen kişi…

Sivil toplum örgütü çalışması, başlı başına bir projedir. İş planı, paydaşları, gönüllü ve profesyonel çalışanları ve bütçesi ile ciddi boyutları olan bir projedir. Ama STK’ların andığım bazı kalemlerde ciddi sorunları vardır. Bu sorunlar ise genelde sadece başkan olmayı gözeten, kimseye yaşam hakkı vermek istemeyen kişiler tarafından çözülemez. Çünkü proje sorunlarının çözülmesi, esastan katılımı ve paylaşımı gerektirir.

Çözülemeyen sivil toplum örgütü sorunları, örgütün önünü tıkayan kişisel ikbal arayıcılarını sırtını devlete yaslamaya yöneltir. Gösterişe dayanan bazı faaliyetlerle kamu birimlerinin veya belediyelerin desteğini almaya çalışırlar. Alamadıkları zamand a saldırılarından, bu kuruluşlar da nasiplerini alırlar. Örneklerini sivil, sosyal ve kültürel çevrenizde kolaylıkla bulabilirsiniz.

Sorunlu yöneticileri olan sorunlu örgütlerin yaşadıkları gerçekleri kısaca sıralayabilirim. Birincisi; bunlar, halktan uzaktırlar. Mesajlarını halka iletmesini bilmezler. Genelde halkın kullandığı dilden çok farklı bir dil ile konuşurlar. İkincisi; iletişim konusunda ciddi eksiklikleri vardır. Halkla iletişim kurma konusunda eğitim görmeleri gerekir. Bu bağlamda faaliyetlerinin duyurulması genelde ilkel yöntemlerle yapılır; başarısız uygulamalardan ders alınmaz. Üçüncüsü; ciddi katılım sorunları vardır. Kariyerizm (kendine iş edinmecilik) ve jakobenlik (tepeden inmecilik) kronik hastalıklar düzeyindedir.

Örgütte insan sorunu

Gerek sivil toplum örgütlerinde, gerekse siyasal partilerde benzer sorunların yaşandığını görüyoruz. Bu benzerliklerin yoğunlaştığı ana alanlardan birisi, insan zenginliği ya da yoksulluğudur. Bir başka deyişle; sivil ve siyasal yaşamın sorun eksenlerinden birisi, insan malzemesidir. Sivil veya siyasal; her iki sosyal kategoride de insana ait sorunların bulunması, bunların kaynağı olan toplumla ilgili bazı noktalara dikkat etmemiz gereğini ortaya koyuyor.

Genel anlamda toplumuzdaki örgütler, faaliyetlerini düzgün biçimde yapabilmek için gerekli gönüllü veya profesyonel çalışanlara sahip değiller. Benzer sorunları partilerin genel merkezlerinde ve ülke çapında büyüklüğe erişmiş sivil toplum kuruluşlarında da görebiliyoruz. Bu örgütlerin pek çoğunda; iş planlaması, bütçeleme, projecilik, teknolojik donanım kullanımı ile iletişim düzey ve nitelikleri oldukça düşük. Bu nedenle; geniş kitlelere yönelik çalışmalar yapılamıyor, yapılanlar sorunlu veya yapılsa da halka duyurma sorunları var.

Özellikle sivil toplum örgütlerinde en çok şikâyet edilen konuların başında bütçenin gelir kalemini oluşturan maddi kaynaklar gelir. Genelde maddi kaynağa sahip olmayan kuruluşlar, proje yapacak fikirsel vizyona erişemezler. Son yıllarda yurt dışı hibe fonları ile bazı vakıf ve şirketlerin yardım kalemlerine olan ilginin kaynağı budur: Kendi çabaları ile bulamadıkları maddi kaynağı yaratmak… Ne yazık ki; bu çoğu zaman hatalı olan yaklaşımın altındaki fikrin, örgütlerin kaynak yaratmadaki yetersizliklerinden beslendiği fark edilemez.

Eğitim alanındaki tüm çabalara rağmen; yabancı dil bilgisindeki sıkıntılar, örgütlerin uluslararası deneyimleri hızla öğrenip edinmeleri konusundaki engellerden birisidir. Aslına bakarsanız; ülkemizde bu durum, sadece sivil ve siyasal örgütlerde değil; aynı zamanda ekonomik şirket yönetimlerinde de bir sorun olmaya devam etmektedir. Örgütler açısından baktığımızda; fon sorunlarını yurt dışı hibe fonları ile karşılamak isteyen sivil örgütler için yabancı dilin önemi yakıcıdır. Dil bilmeden yabancı ülkeleri ziyaret eden siyasetçilerin durumunu ise anlatmama gerek bile yok: Hayali cihan değer…

Dilin sorun olmasını, sadece yabancı dil bilgisine sınırlamamak lazım. Örgütlerin ortak ve anlaşılır bir sosyal dil kullanamamaları, daha genel bir sorundur. Buradaki tıkanıklıklar, farklı eğitim seviyelerinde olan halkın örgütler tarafından verilen mesajları yeterince anlamamalarına neden olmaktadır. Buradan çıkaracağımız ders şudur: Doğru mesajı, doğru zaman ve doğru mekânda vermek yeterli değildir; sivil veya siyasal mesaj, aynı zamanda doğru biçimde iletilmelidir.

Ne sivil örgütlerimizde, ne de siyasal partilerimizde projecilik anlamında bir zihniyet gelişmemiştir. Sivil ve siyasal çalışmanın, yalnız projecilikle sınırlanmasını ifade etmek yanlış olur; ama bir projenin bütünlüğü, sağlamlığı ve tanımlılığı ile güçlendirilmemiş sosyal çalışmanın başarılı olma şansı da yoktur.

Tabii ki; projecilik, öncelikle bu işi gerçekleştirebilecek insan, birikim ve deneyim demektir. İnsanı hazır olarak bulma şansına sahip olan örgüt sayısı fazla değildir. Bu nedenle; örgütlerin yapacakları ilk işlerden birisi, bu birikimli kadroların var olan gönüllü insanlardan eğitim yoluyla elde edilmesidir. Bir başka deyişle; her sivil ve siyasal örgüt, çağa uygun bilgi ve deneyim ile donanmış kendi kadrolarını üretmek üzere gerekli eğitim süreçlerini tasarlamalı ve uygulamalıdır. Eğitim, söz konusu örgütün ana içsel fonksiyonlarından birisi olarak benimsenmelidir. Eğitime gerekli önemi vermeyen örgütlerin, gelecekle ilgili hayalleri olamayacaktır. Her alanda yaşam biçimi haline getirilmiş eğitim şart…

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Sivil toplum - STK, Siyaset, Sorun / Çözüm kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir