Gürcan Banger
Gelişmiş ülkelerin önemli kentleri incelendiğinde; bunların neredeyse tümünde sivil toplumun çok gelişkin olduğu, ekonomik ve sosyal etkinliklerde kamu ile özel sektörün çok belirgin bir işbirliği göze çarpar. Bizde özel sektörün ekonomik sorunlarının yanı sıra sosyal sorumluluk anlayışlarındaki eksikliklerden dolayı bu işbirliği hayli sorunlu görünmektedir. Diğer yandan; (ihale yolsuzlukları gibi nedenlerle kaynak aktarma türünde yasadışı uygulamaları ve siyasî rant örneklerini saymazsak) kamu birimleri, özel sektörle işbirliği yapma alışkanlığında ve yetkinliğinde değildir. Kamu, özel sektörün (tabii ki hukuk çerçevesinde) önünü açmaktan daha çok, mevzuat zorlukları ve bürokratik engeller çıkarma eğilimindedir. Bu tür engellemeler, merkezin malî politikaları ve vergi / prim yükü ile zirveye çıkar. (Bugün devlet, biteviye vergi yükünü artırarak sadece kendini kurtarabilme çabasındadır.) Eğer Diyojen, bugün bir işadamı olarak var olsaydı, devlet için muhtemelen “Engel çıkarma; başka ihsan istemem” derdi.
Özetle; (özellikle küresel düzeyde) kentler arası rekabette kamu ve özel sektör işbirliğinin yeterli düzeyde olduğunu söylemek zordur. Genelde kamu yöneticileri, çağdaş teknolojinin ve iş yapma modelleri bilgisinin çok gerisindedirler. Bu da çağdaş bir vizyon sahibi olmalarını ve kentle ilgili doğru stratejileri belirleyip uygulamalarını engellemektedir.
Eskişehir, tüm bilinen ulaşım sorunlarına rağmen, çağlar boyu Anadolu’nun kavşak noktalarından birisi olma özelliğini sürdürmüştür. Kentsel rekabette ulaşımın çok ciddi bir faktör olduğunu düşünülürse, Eskişehir’in fizikî konumu itibarıyla önemli bir avantaja sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu bağlamda olumsuzlukları da saymak gerekir. Ne yazık ki; kenti diğer büyük kentlere ve küresel Dünya’ya bağlayacak olan hava yolu bağlantısı bir türlü sağlanamamaktadır. Yukarıda sözünü ettiği gibi, bu konuda da bazı kamu birimleri (ve yöneticileri), gelişmenin önünü tıkamaya devam etmektedirler.
Diğer yandan; Gemlik veya Mudanya aracılığı ile Eskişehir’i denize bağlayacak olan demiryolu projesinin gerçekleşmemesi, ulaşım konusunda kentin ve bölgenin önünü tıkayan önemli sorunlardan birisi olmaya devam etmektedir. Eskişehir’in Ankara’daki seçilmişleri ile kamu yöneticilerinin bu konuda da gayretli, becerikli, girişimci ve başarılı olduklarını söylemek zordur. Bu arada iyi bir gelişme olarak, Eskişehir’i Ankara ve İstanbul’a bağlayacak olan hızlı tren projesinin kente çok ciddi kazanımlar sağlayacağına hiç kuşku yoktur.
Bugün kentleri farklılaştıran unsurlardan bir diğeri, ulaşım ve iletişim altyapısının gelişkinliği yanında, kentin büyük ağlara dâhil olabilmesidir. Bu ifadeden, kent içindeki sivil ve kamu örgütleri ile özel sektör işletmelerinin ekonomik ve sosyal ağ bağlantılarının var olmasını anlamak gerekir. Bu çerçevede kardeş kent anlaşmalarından, küresel şemsiye örgüt üyeliklerinden, ortak ekonomik projelerden ve karşılıklı küresel kültür bağlantılarından ve bunların biteviye geliştirilmesi ihtiyacından söz edebiliriz.
… ya kent, kendini rekabet edebilir bir kent olarak yükseltecek; ya da ezilerek yok olanlar listesine ismini kaydettirecek
Son olarak; yönetsel açıdan baktığımızda (yukarıda bir miktar söz etmiş olmakla birlikte) Eskişehir, yöneticileri ve seçilmişleri açısından başarılı bir örnek değildir. Kent, 19’uncu yüzyılın sonlarında yükselişe geçmiş ve bu süreç 20’inci yüzyılın ilk yarısı boyunca kamu yatırımları ile sürmüştür. Eskişehir, son 50 yılını (başta yöneticilerin) vizyon ve strateji eksiklikleri nedeniyle kendine bir yön çizemeden geçirmiştir. Şimdi gelinen noktada bir geleneksel kentten bir ‘çağdaş’ kente dönüşüm aşamasındadır. Bu noktadan sonra ya kent, kendini rekabet edebilir bir kent olarak yükseltecek; ya da ezilerek yok olanlar listesine ismini kaydettirecektir. Göreceğiz.